Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Sinemaya Koşun!


Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde bütün dünyada satış rekorları kıran romandan uyarlanan “Da Vinci Şifresi – Da Vinci Code” adlı film, Türkiye’de gösterime girdiği ilk gün rekor sayıda seyirciyi sinema salonlarına çekmiş ve Tom Hanks’in başrolünde oynadığı eseri tam 129 bin 825 kişi izlemiş. Daha önce ülkemizde vizyona girdiği ilk gün en büyük ilgiyi gören film olan “Truva”yı ancak 82 bin 930 biletli seyirci seyrederken, Da Vinci Şifresi’ni izlemek için insanları kamçılayan ne?

“Kızıl Nehirler”in yazarı Jean C. Grange gibi “final yazmasını beceremeyen” bir yazar olan Dan Brown’ın kaleme aldığı aynı adlı romanın dünya genelinde satış listelerini alt üst etmesine kimse inanamamıştı. Şimdi filmin bu kadar alaka görmesine de herkes hayret edecek. Fakat kanaatimce, insanların bu şekilde tepki vermesi gayet normal.

Çünkü bütün dünyada yoğunlaşan ABD karşıtlığının doğurduğu genel hava, Hıristiyanlığa karşı da muhalif bir duygu selinin oluşmasına neden oluyor. Bir yandan “sevgi, barış, demokrasi, insan hakları” diyeceksin,

Kâbustan Uyanmak

     Güneş daha doğmamıştı, kediciğimin zorlamasıyla uyandım. Dışarıdan kuş sesleri geliyordu. İlkbahar bu yıl İstanbul’a biraz geç teşrif ettiği için, Mayıs ayının ortasına gelmiş olmamıza rağmen pencereler hâlâ kapalı. Aslında bu bahar gönlümün pencerelerini daha açamamıştım. Neden bilmem? Acaba olması gerekenden daha soğuk geçen bir kışın arkasından, çok sıcak bir yaz mevsimi yaşanacağını söyleyen bilim adamları yüzünden mi? Yoksa İran’a saldırıp da ülkemizi yine ateşin ortasında bırakmak isteyen ABD mi sebep? Son aylarda piyasada hakim olan durgunluk ve Çin mallarının Türkiye ekonomisine vurduğu darbeyi mi dert edinmişim kendime?
      Bütün bu saydıklarımın muhakkak ki etkisi var sabahın kör vaktinde uyanmamın üzerinde. Ancak tuz biber eken olay, bütün bir sezon boyunca 1. ligi lider olarak götüren Fenerbahçe’nin son gün,

SUYA, SABUNA DOKUNMAK

Fitili ateşleyen küçük bir kıvılcımdır.
Bundan sonra “suya, sabuna dokunan” yazılar yazmayacağım. Hem ne gereği var ki?

Çünkü:
Bu ülkede hayat tozpembedir. En küçük bir olumsuzluk yoktur.
Bu ülkede insanlar gayet mutludur.
Bu ülkede geçen hafta sonu Galatasaray değil, Fenerbahçe şampiyon olmuştur.
Bu ülkede “bebek katilleri”, Galatasaray taraftarı değildir.
Bu ülkede Alman teknik direktörler, kalın kafalı da değildir.
Bu ülkede her kitap yüzbinlerce adet basılır ve insanlar, her gün kitap satın alarak evlerine giderler. Pazardan, manavdan önce kitapçıya uğranılır çünkü.

Steven Spielberg Sineması

Yeni bir belgesel film seyretmeye başladım: 2018 yılı yapımı, James Cameron's Story of Science Fiction (James Cameron'dan Bilim K...