Pazar, Nisan 14, 2013

Kurosawa'nın Yedi Samuray'ı


YEDİ SAMURAY (SİCHİNİN NO SAMURAİ - SEVEN SAMURAI) 1954

Hikâye, 16. yüzyıl Japonya'sında 'büyük iç savaşların yaşandığı' dönemlerde başlar.

Bir tepenin üzerine doluşmuş olan haydutlar, köy üzerine bir kâbus gibi çökmeden önce aralarında konuşurlar. Çetenin şefi "bu köyü geçen Ağustos ayında soymuştuk, hasat sonrası yine geliriz" der.

Bu konuşmayı gizlice dinlemekte olan bir köylü, koşarak köye gider ve diğerlerine bu korkunç sözleri anlatır. Köylülerden bazıları boyun eğmeyi ve yalvarmayı teklif etse de, daha evvel karısı haydutlarca kaçırılan Rikichi, direnmek gerektiği konusunda ısrarlıdır. Bu tartışmanın sonu gelmeyince köyün en bilge insanına gidip ne yapmaları gerektiğini sorarlar. "Samuray kiralayın" der ihtiyar adam.

Köylüler, samurayların onları bir kap pirinç için savunmayacaklarını bildiklerinden, itiraz etmeye kalkışsalar da, yaşlı adam onları "karnı aç samuraylar da vardır" diyerek susturur.

Koca bir döneme ışık tutan tek bir cümledir bu.

Bunun üzerine umutsuzluk içinde kendilerini koruyacak samuraylar ararken, tesadüf eseri Kambei ile karşılaşırlar. Kambei, bir hırsız tarafından rehin alınmış bir çocuğu çok radikal bir şekilde kurtarır. Samuraylığın göstergesi olan saçlarını kazır, bir rahip kılığına girerek hırsızı yakalar. Bunun üzerine aradıkları samurayı bulduklarını anlayan köylüler, Kambei’nin peşine takılıp, ona olup biteni anlatırlar.

Kambei "kendisi dışında altı samuraya daha ihtiyacı olduğunu" söyler. Köylülerin Kambei’ye sunabilecekleri tek şey bir kâse pirinç olacaktır. Daha sonraki sahne bu sahnenin devamıdır. Kambei’ye derin bir hayranlık besleyen genç samuray çömezi Katsushiro, boş pirinç kaplarıyla karşılaşınca derin bir ümitsizliğe düşen köylüleri gördüğünde, bu olay üzerine sarsılır ve elinde kalan birkaç tane parayı fırlatıp odadan çıkar. Bu iki sahne, köylülerin bir tek pirinç tanesi için ne kadar acılar çektiğinin göstergesi olan müthiş sahnelerdir.



Filmde özel olarak 4 samuray üzerinde durulur: Bunların ikisi, Kambei ve Kyuzo ideallerde yaşatılan samurayları, ikisi de samuraylığı cesaretlerinden dolayı hak eden; ama çömez olan Katsushiro ve köylü-samuray Kikuchiyo’dur.

Kyuzo gitgide Katsushiro’nun gözünde büyüyen bir samuraydır. Kambei’nin konuşkan bilgeliğinin yanında, Kyuzo’nun sessiz ve derin bir bilgeliği vardır. Herkesin idealindeki samuray profiline sahiptir. Katsushiro’nun Shino ile olan yakınlaşmasına tanık olan; ama bunu sessiz gözlerle izleyen de yine odur.

Grubun en ilginç üyesi ise kuşkusuz Kikuchiyo’dur. Olumsuz karşılanacağını düşünen Kikuchiyo,  samuraylara yaklaşmak için, cesaretini toplamak üzere içer ve onlara sahte bir samuraylık belgesi gösterir. Foyası ortaya çıkınca alaya alınan Kikuchiyo yine de pes etmez, samurayları köye kadar takip eder. Samuraylar bu duruma yine onunla alay ederek karşılık verirler. Kikuchiyo’nun durumu, onun köyde samuraylarla karşılaşan köylülerin korkularını yenmesiyle sona erer. Bir ara basamak görevi gören köylü-samuray, iki grubun uzlaştırıcı noktası olacaktır. Kikuchiyo sanki öyle kritik bir noktadadır ki, film bittiğinde o olmasaydı, olaylar böyle gelişemezdi diye düşünürüz.

Filmin mihenk noktalarından biri Kikuchiyo’nun içi pek çok aletle dolu torbayı ganimet niyetine getirip samurayların önüne bıraktığı andır. Bir tür haydutluk malı olan bu eşyalara duyulan horgörü, Kikuchiyo’yu çileden çıkarır. Samuray-köylü ayrımına gönderme yapan bir nutuk çeken Kikuchiyo’nun sözleri Kambei’nin sorusuyla bölünür: "Sen de çiftçi çocuğusun, değil mi?" Bu, iki kültürün kaynaşmaya başladığının ilk sinyallerini veren sahnedir. Köylüleri de bu arada yüreklendiren Kambei ve arkadaşları, haydutların verdiği randevu tarihinden önce tüm hazırlıkları tamamlamışlardır.

Katsushiro ve Shino güzel bir günde, ormandayken, bir at kişnemesiyle irkilirler. Çevreyi kolaçan etmek için gönderilen üç keşifçinin yollanışı savaş sahnesinin habercisidir.

Üç gün süren savaşın ve üç tür stratejinin ardından köylüler rahata kavuşurlar ama tabii ki kayıplar da olacaktır.

Karakterleri oluşturmada oldukça başarılı olan yönetmen, Yedi Samuray’da özellikle Kikuchiyo üzerinde durmuştur. Köylü–Samuray Kikuchiyo, köylülüğün yabanî yanıyla, samuraylığın cesaretini aynı anda taşımaktadır. Aynı zamanda bir haydut gibi davrandığı zamanlar da olmaktadır. Sürekli olarak kendini ispatlama çabası içindedir. Çalıntı mallarla köye döndüğünde onaylanmayı beklerken, samurayların kınayıcı bakışlarıyla karşılaşır. Kendini samurayların arasına kabul ettirmek için, en zor işlere koşarak gidecek, yeri geldiğinde samurayların yapamadığı, uzlaştırıcı görevleri yerine getirecektir. Haydutların geldiğini duyduğunda ve değirmende kalan yaşlı adam için en önce fırlayan o olacaktır. Kyuzo’yu öldüren haydutu da, ağır yara almasına rağmen öldüren yine Kikuchiyo’dur.

Filmde samuray teması kadar önemli olan bir diğer tema da, köylülük temasıdır. Köylüler genetik bir sırtı eğiklikle yaşamaktadırlar. Duruşları bile ikibüklümdür. Hayatlarının amacı zorluklarla elde ettikleri pirinçle bir tas yemek yapabilmektir. Köylüler hayatlarını bir dramın karakterleri olarak geçirmektedirler. Kendilerine göre ahlakî değerleri vardır. Haydutların inine yaklaşan köylüler içeriye göz attıklarında içeride bir kadın silüeti görürler. Bu, Rikichi’nin kaçırılan karısıdır. Yakılan in içindeki kadın alevleri gördüğünde kaçmaya çalışacak, kocası ile gözgöze geldiğinde ise kendini tekrar alevlerin içine fırlatacaktır; çünkü ona göre artık namusu yok olmuştur ve kocasının yüzüne bakmak ölümden daha zordur.

Kyuzo’nun da şahit olduğu, Katsushiro ve Shino'nun aşkı ise imkânsız bir aşk olduğundan, trajik bir sonla biter. Kız, samuray çömeziyle bir kulübede babasına yakalandığında tepki görür; çünkü bir samuray ve bir köylünün birlikteliği olacak iş değildir. Herşey yoluna girdiğinde ise, kızın, filmin başından beri ona ilgi duyduğunu düşündüğümüz köylünün tarladaki şarkısına katılması bu trajik sonun bir diğer kanıtı olacaktır.

Filmin müziklerine baktığımızda ise 3 tür müziğin kullanıldığı görülür: Balad samuraylara, bir koronun söylediği kalın perdeden müzik köylülere, bir davulun tekdüze vuruşlarıyla biçimlenen müzik ise haydutlara özgüdür.

Her Akira Kurosawa filminde olduğu gibi Yedi Samuray’da da müzik efektleri, bütün ihtişamıyla işbaşındadır.

Not: Bu yazı, Arzu Süheda Çöğür'ün yüksek lisans tezinden kısa bir iktibastır. Eh, cümlelerde bazı düzeltmeler yaptığımı inkâr edecek değilim :)

Hiç yorum yok:

Steven Spielberg Sineması

Yeni bir belgesel film seyretmeye başladım: 2018 yılı yapımı, James Cameron's Story of Science Fiction (James Cameron'dan Bilim K...