Cuma, Ekim 12, 2012

Muazzez Öğretmen Cinayeti

    Arabayı kaldırıma yanaştırdı, durdu. Önünde park ettiği manav “aracı çekmesini” söyledi. Akşam saatlerinde Harbiye’de trafik yoğun olduğundan, cadde üstüne arabaların park etmesi hem araç geliş gidişini engelliyor hem de dükkânın önünü kapatıyordu. Kadın “kısa zamanda döneceğini, fazla kalmayacağını” güler bir yüzle söyleyince, esmer adam “olur” gibilerden başını salladı.
    Kadın yakındaki apartmana girdi. İkinci kata çıktı. Üstünde “diş doktoru” yazılı kapının ziline bastı. Kapıyı daha önceden tanıdığı sekreter açtı.
    “Hoşgeldiniz Muazzez hanım.”
    “Saat 17’de Füreyd bey ile randevum vardı.”
    Sekreter yürüyüp, diş hekiminin bulunduğu muayenehanenin kapısını açıp doktora haber verince, genç kadın dönerek “buyurun Muazzez hanım” dedi. Sekreter kenara çekildi, Muazzez içeri girdi.

Perşembe, Ekim 04, 2012

Gecenin Kemanı



Ilık bir ilkbahar gecesinde açık olan pencerenin önünde oturarak İstanbul’un ışıklarını seyretmek çok güzeldi.
Uzun zamandır ilk defa evde yalnız kalan genç kız, sessizliğin tadını çıkarıyordu. Ortaköy’ün üst tarafında kalan THY bloklarındaki evin penceresinden İstanbul Boğazı’nın manzarası doyulmaz güzellikte önüne seriliyordu. Baş ve kıç lambalarından dev gibi olduğunu tahmin ettiği bir gemi boğazın karanlık sularını yararak Karadeniz’den Marmara Denizi’ne geçiyordu.
“Şu şehir ışıkları olmasa, gökyüzündeki yıldızları daha rahat seyreder, hepsini görebilirdim” diye düşünürken, sokak lambalarının solgun ışıklarının kömür karası saçlarında dansettiğinden habersizdi.
Uzaklarda giden bir cankurtaranın siren sesini duydu, Boğaziçi köprüsünden geçen araçların uzaktan gelen uğultusu zaten hiç kesilmezdi. Bir an “acaba radyoyu açsam mı” diye düşündü, vazgeçti. Şu an hiç gürültü istemiyordu. Annesi sabahtan akşama kadar salondaki televizyonu açık tutar, yeteri kadar eziyet ederdi. Seyretse de seyretmese de televizyon illa ki açık olmalıydı, televizyonun sesi olmadan bu evde hiçbir şey yapılmaz gibi bir hava vardı. Televizyon kapalı olunca sanki annesinin bir yerlerinden bir şeyler eksiliyordu. Televizyonun olmadığı bir dünya olabilir miydi? Olursa, nasıl bir dünya olurdu acaba?
Yan bloklarda bulunan dairelerden birinden gelen müziği duydu. Ses uzaktan ve derinden geliyordu. Solo bir kemanın çaldığı, film müziğine benzeyen melodiyi sanki bir yerlerden hatırlıyordu. Loş biçimde aydınlatılmış odasında yalnız başına otururken işittiği müzik hoşuna gitmişti. Keman çaldıkça sanki zamanın akışı daha da yavaşlıyordu.

Steven Spielberg Sineması

Yeni bir belgesel film seyretmeye başladım: 2018 yılı yapımı, James Cameron's Story of Science Fiction (James Cameron'dan Bilim K...