İslam Gemici
"ABD’de, daha doğru bir ifadeyle zengin-modern-batı toplumlarında hangi Tanrı’ya tapılır?" sorusuna 15 yaşının üzerindeki herhangi bir insanın vereceği cevap yüksek ihtimalle "para" olacaktır. Çünkü para, peşinden gücü ve iktidarı da sürükler. Güç ile iktidara sahip olan da "dokunulmaz" olur.
Oscar ödülü sahibi "Kuzuların Sessizliği"nin devamı niteliğindeki 2001 yılı yapımı "Hannibal", açgözlülük ve suç kavramlarının paralel olarak öne çıkarıldığı bir film. Thomas Harris’in romanından uyarlanan, senaryosunu David Mamet’in yazdığı, yönetmenliğini Ridley Scott’un yaptığı, başrollerinde efsane aktör Anthony Hopkins ile Gary Oldman ve Julianne Moore’un oynadığı Hannibal, ihtiras, açgözlülük, intikam ve suç kavramlarını derinliğine irdeliyor.
"Kuzuların Sessizliği" filminin sonunda hapisten kaçmayı başaran Doktor Hannibal Lecter (Anthony Hopkins) İtalya’nın Floransa şehrine saklanmıştır ve ABD’ye geri dönmeye de niyeti yoktur. Ama cani doktor Hannibal’ın eski kurbanlarından olan Mason Verger adlı zengin ve nüfuzlu işadamı (Gary Oldman) intikam almaya kararlıydı. Verger, doktor Lecter'in hayatta gerçekten kıymet verdiği tek insan olan FBI ajanı Clarice Starling’i (Julianne Moore) kullanarak onu bulmaya ve intikam almaya kararlıydı. Daha önce en az 14 kişiyi öldürmüş olan seri katil doktor Lecter ise Floransa’da da rahat durmayarak cinayet işler.
Floransalı bir dedektif, doktor Lecter’ı tanıyınca, onu tutuklamak yerine, başına konulmuş olan 3 milyon dolarlık ödülü almak için illegal yollardan hareket eder. Çünkü polis, genç ve güzel karısına daha konforlu ve lüks bir hayat yaşatmak istemektedir. Doktor Lecter’ın peşine düşen İtalyan dedektif, kiminle karşıkarşıya olduğunun ve başına neler gelebileceğinden habersizdir.
İnsan benliğinin karanlık dehlizlerindeki ihtirasların su yüzüne çıkarıldığı film, "başarılı olmak için her şey mübahtır" önermesini taşıyor. Çünkü başarı, hemen peşinden zenginlik ve şöhreti getiriyor. Bunlar da iktidarı ve dokunulmazlığı sağlıyor. Dünyayı "cennet" yapmak isteyen bir zihniyetin çocuklarının bu şekilde düşünüyor olması da insanlığa "modern canavarlar" hediye ediyor. Gerek İtalyan dedektif, gerekse doktor Lecter ve FBI ajanı Starling’in tek düşünceleri vardır: Başarı!.. Herkesin başarı algısı farklı da olsa, sonuçta istek hep aynı… Masumiyet maskesinin ardında saklı olan canavar bir kere harekete geçmeye görsün. Böylece dizginlenemez arzularını tatmin etmek isteyen insan başarılı olmak için her çeşit suç işlemeyi de göze alıyor. Gözünü hırs bürüyen insana da toplumdaki yeri, kariyeri, ahlakî kurallar, kanunlar vız geliyor. Yeter ki, arzular doyuma ulaşsın ve başarılı olsun.
Hâlbuki başarı kavramının da derinlemesine analizi yapılmalıdır. Modern toplumlardaki "dünyada sadece başarılı insanların yaşamaya hakkı vardır" tezinin ne derece doğru olduğu tartışılmalıdır. Çünkü başarısız insanların da, başarılı olanlar kadar yaşamaya hakkı vardır. Gece olmadan gündüzün, yorulmadan dinlenmenin, savaş olmadan barışın kıymeti anlaşılabilir mi? Neden sadece başarılı ve zengin olanlara hayat hakkı tanınır da "sıradan" diyebileceğimiz kişiler aşağılanır? Kökleri derine giden bir zihniyetin ürünü olan bu düşünce, moderniteyi ve doyumsuzluğu ön plana çıkararak, insanları açgözlülük canavarının kollarına teslim ediyor.
Doktor Hannibal Lecter gibi azılı bir seri katili normal yollardan tutuklamak ve yargılanması için mahkemeye çıkarmak yerine, büyük ödülün hırsıyla peşine düşen İtalyan dedektif sonunda yanlış yaptığını anlayacaktır ama o sırada iş işten geçmiş olacaktır. Bu takip esnasında, seyirciler olarak biz; Floransa şehrinin caddelerini, sokaklarını, çarşılarını, tarihî mekânlarını ve saraylarını da görürüz. Bir şehrin veya ülkenin tanıtımı için bol fotoğraflı kitaplar bastırıp, yüksek rakamlı bütçelere tanıtım filmleri yaptırmak yerine kaliteli bir sinema eserinin fonu olarak değerlendirildiğinde, ne kadar etki yaptığının bir göstergesi de Hannibal filmidir. Filmi seyrederken hem "bir turist gözüyle Floransa’yı görmek" istiyoruz hem de o karanlık binalar, karanlık sokaklar bize insan benliğinin derinliklerini çağrıştırıyor. Yani Floransa şehri boşuna seçilmemiş. En azından belli bir maksada hizmet ediyor. Diğer...
Devamı için tıklayın.
geride hoş bir sadâ kalsın... çünkü, bir gün uzak denizlere yelken açacağım ve beni bir daha göremeyeceksiniz. bu yazdıklarım da, internet âleminin derinliklerinde kaybolup gidecek. çünkü, sanal âlemin en önemli özelliği "güncellemek" üzerine bina edilmiş... eh, ben de uzak denizlere gidince, bu "kendi halindeki gariban" siteyi kim güncelleyecek? kimse... ve mezartaşım yağmurlar, rüzgârlar altında aşınırken, bu site ve içindekiler de okyanusun karanlık sularında kaybolacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Steven Spielberg Sineması
Yeni bir belgesel film seyretmeye başladım: 2018 yılı yapımı, James Cameron's Story of Science Fiction (James Cameron'dan Bilim K...
-
Arabayı kaldırıma yanaştırdı, durdu. Önünde park ettiği manav “aracı çekmesini” söyledi. Akşam saatlerinde Harbiye’de trafik yoğun old...
-
Günümüz Hıristiyanlarının gerçekten “neye” inandıklarını bilmedikleri ortada… Ancak inanç öyle bir şeydir ki, insanlar “doğruları” öğr...
-
Roma Kilisesi'nin I. Haçlı Seferi'ni örgütlemeye başladığı sıralarda İspanya'da Cadiz ve Granada kentlerinde vaazlar veren...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder