Fitili ateşleyen küçük bir kıvılcımdır.
Bundan sonra “suya, sabuna dokunan” yazılar yazmayacağım. Hem ne gereği var ki?
Çünkü:
Bu ülkede hayat tozpembedir. En küçük bir olumsuzluk yoktur.
Bu ülkede insanlar gayet mutludur.
Bu ülkede geçen hafta sonu Galatasaray değil, Fenerbahçe şampiyon olmuştur.
Bu ülkede “bebek katilleri”, Galatasaray taraftarı değildir.
Bu ülkede Alman teknik direktörler, kalın kafalı da değildir.
Bu ülkede her kitap yüzbinlerce adet basılır ve insanlar, her gün kitap satın alarak evlerine giderler. Pazardan, manavdan önce kitapçıya uğranılır çünkü.
Bu ülkenin mantıklı bir dış politikası vardır.
Bu ülkenin istikrarlı bir ekonomisi vardır.
Bu ülkede kara para aklanmaz.
Bu ülkenin çocukları sokaklarda para karşılığı pazarlanmaz.
Bu ülkede kimse uyuşturucu kullanmaz.
Bu ülkede fahişelik yapılmaz. Çünkü kimse fuhuşun ne olduğunu bilmez.
Bu ülkenin nükleer silahları vardır.
Bu ülkenin çevresindeki bütün komşuları dosttur.
Bu ülkenin ittifak yaptığı ülkelerin hiç birisi, bölücülere destek vermez.
Bu ülkenin başındaki idareciler, halkının bamteline basmazlar.
Bu ülkenin işçilerinin hakları kesinlikle yenmez.
Bu ülkenin işverenleri vergi kaçırmaz.
Bu ülkede suçlular cezasını bulur. Mağdurlar, haklarını aramak için mahkeme koridorlarında yıllarca sürünmezler.
Bu ülkenin işadamları yeni yatırımlar yapmak için yabancı memleketlere gitmezler.
Bu ülkede yabancılaşma diye bir kavram hiç var olmamıştır. Herkes gelenek ve göreneklerine bağlı olarak yaşar.
Bu ülkede kimse atalarına küfür etmez.
Bu ülkenin televizyon ve radyo kanalları, gençlerin ahlakını yerle bir edecek yayın yapmazlar.
Bu ülkenin gençleri mecburi askerlik yapmazlar.
Bu ülkenin sporcuları dünya çapında başarılar elde ederler.
Bu ülkede şike yapılmaz.
Bu ülkede hortumculuk kesinlikle yoktur.
Bu ülkede herkes belgesel seyretmeyi çok sever.
Bu ülkenin televizyonlarında yayınlanan programlardan dolayı cinayet işlenmez.
Bu ülkede herkes Türkçe’yi mükemmel konuşur. Hele de radyo ve televizyonlarda sunuculuk yapanlar.
Bu ülkede dilekçe yazmaktan aciz olanlar, kitap yazarak insanın sinirlerini bozmazlar.
Bu ülkede hakaret içermeyen köşe yazıları ve haberler, gazete sütunlarından, internet haber sitelerinden kaldırılmaz, yayına girecekken “son anda” gelen bir telefonla geri çekilmez.
Yani:
Bu ülkede her şey gayet iyidir, bütün işler yolundadır.
Öyleyse, ben bundan sonra “niye suya, sabuna dokunan” yazılar yazayım ki?
Bundan böyle ot, böcek, çiçek yazıları yazacağım.
Bundan böyle “Hayat ne kadar güzel. Bak, dışarıda güneş açmış, bulutlar rüzgârın önünde engin denizlere yol alıyor. Bu yıl bahar yine gecikti. Bu yaz tatilimi Kuşadası’nda mı geçirsem yoksa, Kanarya Adaları’na mı gitsem” tarzında metinler için klavyemin tuşlarına dokunacağım.
Bundan böyle ben de, Can Dündar, Kürşat Başar, Cezmi Ersöz, Tuna Kiremitçi, Ayşe Arman, Kanat Atkaya, Haşmet Babaoğlu, Tuğçe Baran vs. gibi yazılar yazacağım.
geride hoş bir sadâ kalsın... çünkü, bir gün uzak denizlere yelken açacağım ve beni bir daha göremeyeceksiniz. bu yazdıklarım da, internet âleminin derinliklerinde kaybolup gidecek. çünkü, sanal âlemin en önemli özelliği "güncellemek" üzerine bina edilmiş... eh, ben de uzak denizlere gidince, bu "kendi halindeki gariban" siteyi kim güncelleyecek? kimse... ve mezartaşım yağmurlar, rüzgârlar altında aşınırken, bu site ve içindekiler de okyanusun karanlık sularında kaybolacak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Steven Spielberg Sineması
Yeni bir belgesel film seyretmeye başladım: 2018 yılı yapımı, James Cameron's Story of Science Fiction (James Cameron'dan Bilim K...
-
Arabayı kaldırıma yanaştırdı, durdu. Önünde park ettiği manav “aracı çekmesini” söyledi. Akşam saatlerinde Harbiye’de trafik yoğun old...
-
Günümüz Hıristiyanlarının gerçekten “neye” inandıklarını bilmedikleri ortada… Ancak inanç öyle bir şeydir ki, insanlar “doğruları” öğr...
-
Roma Kilisesi'nin I. Haçlı Seferi'ni örgütlemeye başladığı sıralarda İspanya'da Cadiz ve Granada kentlerinde vaazlar veren...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder