"Balıkçı Kral" filminin afişi |
AÇI (angle): Görüntülenen
konuyla ilintili olarak kameranın görüş açısı. Yüksek/üst açılı çekim konuyu yukarı(sın)dan, alçak /
alt açılı çekim ise aşağı(sın)dan görüntüler.
AÇIK FORM (open forms): Genellikle gerçekçi
filmciler tarafından kullanılan, düzenlenmemiş kompozisyonlara ve aşikâr
biçimde gelişi güzel tasarımlara ağırlık veren müdahalesiz çerçeveler. Çerçeve
geçici sınırlandırma aracı, eylemin bazı kısımlarını rastlantısal olarak kesip
atan bir pencereymişçesine kullanılır.
A-GRUBU FİLM (A-film): ABD’de stüdyo sistemi
döneminde, genellikle önemli yıldızlar ve büyük bütçeyle gerçekleştiren önemli
yapımları tanımlamak için kullanılan bir terim.
Salonlarda iki film gösterildiğinde esas filme işaretletmektedir.
AKSESUAR (prop): Bir filmdeki taşınabilen eşyalar:
kitap, tabanca, masa vb.
ALÇAK IŞIK (low key): Gölgeleri ve ışıklı alanları
oluşturan, atmosfer yaratan aydınlatma tarzı. Genellikle gerilim filmlerinde,
gizemli filmlerde kullanılır.
ALT AÇILI ÇEKİM (low-angle shot): Konunun aşağıdan
görüntülenmesiyle elde edilen çekim.
ALTMETİN (subtext): Bir oyun ya da filmin dilinin
altında/arkasında yatan dramatik imaları tanımlamak için kullanılan bir terim.
Bir metnin dilinden tümüyle bağımsız olan fikirler ve duygularla ilgilidir.
ANA İLGİ/ ESAS MERAK (intrinsic interest): Filmsel görüntüde, dramatik ya da bağlamsal
önemi nedeniyle, öyle ya da böyle hızla dikkatimizi çekmesi istenen alan.
ANAHTAR IŞIK (key light): Bir çekimdeki ana ışıklandırma
kaynağı.
ANAMORFİK MERCEK (anamorphic lens): Fransa’da 1.
Dünya Savaşı sırasında, askerî amaçlar için geliştirilip kullanılan geniş açılı
bir mercektir ve 180 derecelik bir görüş alanı sağlar. Önceleri deneysel
biçimde filmlerde kullanıldıysa da,1952’de patent haklarının Amerikalılarca
satın alınması ticari sinemada, geniş perde sistemi içinde yaygın biçimde
kullanılmasına olanak tanımıştır. Sinemascope bu merceğin iki aşamalı (çekimde
ve gösterimde) kullanımıyla elde edilir. Kameradaki mercek, görüntünün 1/2 oranında
sıkıştırarak 35 mm’lik filme kaydedilmesini sağlar, daha sonra göstericinin
aynı nitelikteki merceği bu işlemi tersine çevirerek, perdede 1:2.35’lik
çerçeve boyut oranına sahip görüntüyü yansıtır.
ARKA KISIM (back lot): Stüdyo döneminde -yüzyıl başı
apartman blokları, sınır kasabası, bir Avrupa köyü gibi- genel mekânların
yalnızca dış cephelerinden oluşan dekorlar.
ARKADAN IŞIKLANDIRMA (back lighting): Bir çekimde
aydınlatmanın, setin arkasından yapılması ve böylece öndeki figürleri yarı
karanlıkta ya da siluet halinde bırakması.
ARKETİP (archetype): Ardından şeylerin biçimlendiği
ilk (orijinal) model ya da tip. Arketipler, bilinen öykü kalıpları, evrensel tecrübeler
ya da kişilik tipleri olabilir. Mitler, masallar, türler ve kültürel
kahramanlar, genellikle arketipseldir.
ASLINA SADIK UYARLAMA (faithful adaptation): Özel edebî tekniklerin sinemasal
karşılıklarını bulup kullanarak orijinalin özünü yakalayan, edebi bir yapıta
dayalı film.
Oscar ödüllü "Gözlerindeki Sır" filminin afişi |
AVANGARD/AVANT-GARDE (avant-garde): “Ön saflarda” anlamına gelen Fransızca bir terim.
Uylaşımların dışında kalışla ve belirsiz, tartışmalı ya da yoğun biçimde
kişisel düşünceler barındırışla nitelendirilen ürünleri içerir; azınlıkta olan sanatçılar,
yapıtlar ya da böyle bir sanatsal yaklaşım için kullanılmaktadır.
AVRUPA SİNEMASI: Böyle bir sinemadan söz etmek
Avrupa’da devamlı, dengeli ve ideolojik bir bütünlük taşıyan sinema olmadığı,
uzun yıllar devam eden soğuk savaşın etkilerini hiçe saydığı için anlamsızdır.
Dolayısıyla, özellikle Hollywood’un
kullandığı gibi homojen bir anlam içerecek biçimde kullanılamaz. ABD’den
Avrupa’ya bakışta, 1920’lerle birlikte böyle bütünlüklü bir sinema kavramının,
en azından Hollywood’dan farklılığı vurgulamak amacıyla kullanılıp yerleştiği
görülüyor. Gerek sanatsallığa daha fazla ağırlık, gerekse cinselliğe daha çok
yer vermesi nedeniyle, Avrupa ülkelerinin filmleri, Hollywood tarafından topluca
adlandırılabilmiştir. Bu adlandırmanın temel nedeni ise,
dünya pazarı açısından Hollywood’a rakip olabilecek sinemaların Avrupa ülkelerinde bulunmasıydı. Avrupa sineması kavramı daha sonraki daha sonraki dönemlerde, bu iki kutbun dışında kalan ülkelerde de kullanılmaya başlandı ve ticari filmler için Hollywood, sanat filmleri için de Avrupa örnek gösterildi. Amerikan sinemasının dünya pazarındaki gücünden bir şey yitirmemesi karşısında zayıflayan ulusal sinemalar, çeşitli koruma ve destekleme yöntemleriyle canlandırılmaya çalışılıyor, sinemada ‘farklı’lığın, ‘sanatsal’lığın ve ‘ciddi’liğin Avrupa’ya has olduğu imgesi destekleniyor. Avrupa ülkeleri Amerikan pazarına sızma konusunda çok sınırlı başarı kazanabildiklerinden, daha çok kendi girişimlerini desteklemeye, Hollywood’un gerçekleştiremeyeceği biçimde yerel kültürel özelliklere dayanmaya ümit bağlamış bulunuyorlar. Amerikan hâkimiyetine en fazla direnç gösteren Fransa’da bile durumun giderek ABD şirketleri lehine değiştiği gözleniyor. Örneğin, 1981’de İngiltere pazarında ABD’nin payı % 81 ama Fransa’da %35 iken, on yıl sonra Fransa’da oranın % 59’a çıktığı görülüyor.
dünya pazarı açısından Hollywood’a rakip olabilecek sinemaların Avrupa ülkelerinde bulunmasıydı. Avrupa sineması kavramı daha sonraki daha sonraki dönemlerde, bu iki kutbun dışında kalan ülkelerde de kullanılmaya başlandı ve ticari filmler için Hollywood, sanat filmleri için de Avrupa örnek gösterildi. Amerikan sinemasının dünya pazarındaki gücünden bir şey yitirmemesi karşısında zayıflayan ulusal sinemalar, çeşitli koruma ve destekleme yöntemleriyle canlandırılmaya çalışılıyor, sinemada ‘farklı’lığın, ‘sanatsal’lığın ve ‘ciddi’liğin Avrupa’ya has olduğu imgesi destekleniyor. Avrupa ülkeleri Amerikan pazarına sızma konusunda çok sınırlı başarı kazanabildiklerinden, daha çok kendi girişimlerini desteklemeye, Hollywood’un gerçekleştiremeyeceği biçimde yerel kültürel özelliklere dayanmaya ümit bağlamış bulunuyorlar. Amerikan hâkimiyetine en fazla direnç gösteren Fransa’da bile durumun giderek ABD şirketleri lehine değiştiği gözleniyor. Örneğin, 1981’de İngiltere pazarında ABD’nin payı % 81 ama Fransa’da %35 iken, on yıl sonra Fransa’da oranın % 59’a çıktığı görülüyor.
AYRINTI ÇEKİM (extreme close-up, ECU): Bir kişi ya
da nesnenin çok yakından ayrıntılanmış görünümü. Bir oyuncunun ayrıntı çekimi,
onun gözü, ağzı ya da parmağı olabilir.
B GRUBU FİLM (B-film,
B-movies): Amerika’da büyük stüdyolar döneminde, genellikle ikinci film olarak
gösterilen düşük bütçeli filmlere verilen ad. Bu filmlerde nadiren yıldız
oyuncuya rastlanır ve bunlar, gerilim, western, korku gibi popüler türlerin
formları içinde yer alırlar. Büyük şirketler, sözleşmeleri altındaki yeni
yetenekler için bu filmleri sınama ortamı olarak kullanmışlardır. Hollywood sistemi
içinde, 1948 yılında, tekelleşmeyi yasaklayan yasaya dayalı olarak yapım, dağıtım, gösterim
zincirlerinin kırılması sonucunda
bağımsız yapımcılığın canlanmasıyla
‘major’lar arasında çok yoğun bir rekabet doğdu. Bu durum, ‘iki film birden’
uygulamasını büyük ölçüde ortadan kaldırdı ve şirketler ağırlığı büyük bütçeli
yapımlara verdi. Böylece B Grubu filmlerin yapımı da büyük ölçüde son buldu.
./..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder