Tam ismi Grigoriy İvanoviç Çoros Gurkin olan ressam, aynı zamanda Türkolog, etnograf ve Sibirya Türkleri’nin bağımsızlık önderlerinden biridir. Doğrusunu söylemek gerekirse, son dönemde İsmet Özel ismiyle birlikte yeniden gündeme gelen “Türk ve Türklük” kavramları da, Sibirya’da yaşayan bütün Türk boylarının efsaneleştirdiği bu isme biraz daha dikkatle bakmama sebep oldu. Ne de olsa Türk kelimesi artık sadece içi boşaltılmış olarak, Türklüğe layık olmayanların dilinde sakız hale getirilmişti. Çünkü Türk denilince, Güzellik Yarışmaları’nda yarı çıplak boy gösteren genç kızlarımız, eli silahlı uyuşturucu satıcısı Mafya katilleri, Amerika ve Avrupa’dan sınır dışı edilmeğe çalışılan ürkek bakışlı esmer insanlar ve de en kötüsü Tarkan isimli pop müzik şarkıcısı ve benzerleri hatıra geliyor. Fakat unutmamamız gereken bir şey var ki, hâlâ yeryüzünde yüz milyonlarca Türk yaşıyor. Gözleri yaşlı, yürekleri buruk, boyunları bükük
************
Гуркин является одним из лидеров независимости сибирских тюрков. Фотографии Григория Ивановича Чороса Гуркина, убитого в 1938 году по необоснованному обвинению, также были названы “турецкими произведениями искусства”. Все интеллектуалы, которые уже выросли среди тюркских высот в 1937-1938 годах, являются экстремистскими националистами для россиян. Россияне хотят, чтобы турки были пастухами на горных вершинах, а не учеными, искусными, политиками...
В те годы работы многих ученых были обвинены в национализме, а производящие были наказаны. Как и все представители турецкого просвещения, Гуркин должен был быть ликвидирован, и это было сделано с оправданием произведения искусства.
Турецкий мир, осенью 1938 года, не только художник, но и этнограф, тюрколог и Пионер борьбы за свободу потеряли одного великого человека. Однако его память по-прежнему упоминается как “герой” среди сибирских тюркских мальчиков.
*
Gurkin is one of the independent leaders of the Siberian Turks. The paintings of Grigoriy Ivanovic Çoros Gurkin, who was killed in 1938 on a false accusation, were also described as “works of art in Turkish”. In fact, the intellectuals who were raised among the Turkish tribes in 1937-1938 were extremely nationalist for the Russians. Russians want Turks to be shepherds at the mountain, not scientists, artists, politicians...
In those years, the works of many scientists were accused of being nationalist and the producers were punished. Just like all the representatives of Turkish enlightenment, Gurkin had to be eliminated, and he did so as an excuse for his work of art.
The Turkish world lost not only a painter in the fall of 1938, but also a great man who was a pioneer of the struggle for freedom and freedom. However, his memory is still remembered as a “hero” among the Turkish tribes of Siberia.
*
Гуркин-Сібір түріктерінің тәуелсіздігі көшбасшыларының бірі. 1938 жылы негізсіз айып тағылған Григорий Иванович Чорос Гуркиннің фотосуреттері "түрік өнер туындылары"деп аталды. 1937-1938 жылдардағы түркі биіктерінің арасында өскен барлық зияткерлер ресейліктерге экстремистік ұлтшылдар болып табылады. Ресейліктер түркілердің тау шыңдарында ғалымдар, жасанды, саясаткерлер емес, бақташы болғысы келеді...
Сол жылдары көптеген ғалымдар ұлтшылдыққа айыпталып, өндірушілер жазаланды. Түрік ағартуының барлық өкілдері сияқты Гуркин жойылуы тиіс болатын және бұл өнер туындысын ақтаумен жасалды.
Түрік әлемі, 1938 жылдың күзінде тек суретші ғана емес, этнограф, түрколог және еркін күрес пионері бір ұлы адамнан айрылды. Алайда оның естелігі әлі де сібір түрік ұлдарының арасында "Батыр" деп аталады.
Gwrkïn - sibir türikteriniñ köşbasşılarınıñ biri. 1938 jılı öltirilgen jalğan ayıppen öltirilgen Çoros Gwrkïn, Grïgorïy Ïvanovïçtiñ kartïnaları türik öner twındıları retinde sïpattalğan. 1937-1938 jj. Türik taypaları arasında bilim alğan barlıq ïntellïgencïyalar orıstar üşin wltracïonalïster boldı. Orıstar orıstardıñ ğalımdar, swretşiler, sayasatkerler emes, türikterdiñ taw şıñdarında bolğısı keledi ... Sol jıldarda köptegen ğalımdardıñ şığarmaları ultşıl bolw üşin ayıptaldı jäne olardı şığarğandar jazalandı. Türik ağartwdıñ barlıq ökilderi sekildi, Gwrkïn de onı joyuğa twra keldi jäne onıñ öner twındısı da boldı. 1938 jıldıñ küzinde türik älemi bir swretşiniñ ğana emes, ulı adamnıñ, étnograftıñ, türikologtıñ da, bosatw küresiniñ pïoneri de joğalttı. Sibir türik taypaları arasında onıñ esimi äli künge deyin «keyipker» retinde eske tüsedi.
*
Гуркин Себер төркиләренең бәйсезлеге лидерларының берсе булып тора. Григорий Иванович Чорос Гуркин фотолары шулай ук "төрек сәнгате әсәрләре"дип атала. 1937-1938 елларда төрки биеклекләр арасында үскән барлык интеллектуаллар россиялеләр өчен экстремистик милләт булып тора. Россиялеләр туркаларның галимнәр, ясалма, сәясәтчеләр түгел, тау түбәләрендә көтүчеләр булуын тели...
Ул елларда эшләгән күп кенә галимнәр иде обвинены бу милләт, ә җитештерүчеләр наказаны. Ничек һәм барлык вәкилләре Төркия мәгариф, Гуркин булырга тиеш иде бетерелгән, һәм бу башкарылган белән аклау әсәрләре сәнгать.
Төрек дөньясы, 1938 елның көзендә, рәссам гына түгел, этнограф, тюрколог һәм ирек өчен көрәш пионеры да бөек бер кешене югалтты. Әмма аның истәлеге элеккечә себер төрки малайлары арасында "герой" буларак телгә алына.
*
Себер төркиҙәрҙең бойондороҡһоҙлоғо Гуркин лидерҙарының береһе булып тора. Григорий Чорос Гуркин Иванович фотоһүрәттәр, 1938 йылдың буйынса ғәйепләү нигеҙһеҙ яза, шулай буласаҡ "тип аталған сәнғәт әҫәрҙәре төрөк". Бөтә интеллектуал, бейеклеге арта. 1937-1938 йылдарҙа уҡ улар араһында төрки, россия экстремистик өсөн милләтселектә тора. Рәсәй халҡы теләп, тау түбәһе төрөктәр өсөн көтөүсе булып түгел, ә ғалим, оҫта, сәйәсмәндәр...
Шул йылдарҙа күп кенә ғалимдарҙың хеҙмәттәре милләтселектә ғәйепләп булмай, ә етештереү майҙансыҡтарында булды. Бөтә төрөк һәм мәғариф вәкилдәре булараҡ, Гуркин бөтөрөлөргә тейеш, һәм был сәнғәт әҫәре менән аҡлау булып эшләй.
Төрөк донъяһы, 1938 йылдың көҙөндә, рәссам ғына түгел, ә этнограф, төркиәтсе һәм азатлығын юғалтмаҫ өсөн көрәшкән бөйөк бер кеше пионер. Әммә уның иҫтәлеге элекке кеүек телгә "герой" себер төрки малай араһында.
*******************************************
Ama
hâlâ dünya üzerinde Türkler yaşıyor ve düşmanları da onlardan korkuyorlar.
Korkulacak hiçbir şeyleri kalmasa bile, “Türk” denilince, hele de “Müslüman
Türk” denilince, Haçlı ve Siyon zihniyetinde olanlar, bu pençeleri bileğinden
kesilmiş, bir köşeye kıstırılmış yaralı aslandan korkuyorlar.
Bir Özgürlük Savaşçısı
Önce Gurkin’in kim olduğundan bahsetmek gerekir.
Bir Altay Türk’ü olan Gurkin, 1870 yılında Güney
Sibirya’nın Altay bölgesinde, o zamanki adıyla “Ulalu” şimdiki ismiyle
“Gorno-Altaisk” olan şehre bağlı Caş Tura’da doğmuş. 1878-1883 yılları
arasında, Rus Ortodoks misyoner din adamlarının açtığı okula gitmiş. Resim
konusunda çok yetenekliymiş. 1897 senesinde Petersburg’daki Sanat Akademisi’ne
girmek için çok gayret sarf etse de, müracaatta geç kaldığı için okula kabul
edilmemiş. Ressam İ. İ. Şişkin ile tanışan Çoros Gurkin sekiz ay kadar onunla
kalmış ve ondan resim dersleri almış. Kabiliyetinden dolayı, 1899 yılında Petersburg
Resim Akademisi’ne sınavsız olarak kabul edilmiş. Dört yıllık eğitimini
tamamlayan Gurkin, memleketine dönerek resim yapmağa ve Altay Masalları’nı
derlemeğe başlamış. Altay dağlarının, göllerinin, nehirlerinin ve yerli halkın
gündelik yaşayışının tablolarını yapmış.
1917 yılında halkının özgürlüğünü savunabilmek
ümidiyle politikaya atılan ve Altay Meclisi’ne seçilen Gurkin, 1918 yılında
yapılan halkoylaması sonucu kurulan Altay Cumhuriyeti’ni sevinçle karşılamış.
Rus Çarı’nın ve adamlarının yoğun baskılarından, işkencelerinden gözleri yılmış
olan Altay Türkleri de, 1917 Bolşevik İhtilali’nden sonra bütün Türk
toplulukları gibi, komünistleri desteklemişler.
Türk boylarının neden komünistleri desteklediği
konusuna biraz eğilecek olursak: 17. yüzyılın ilk senelerinde başlayıp, yüzyıl
boyunca devam Kırgız – Rus savaşının ardından, Çarlık Rusya’sı, yoğun olarak
hem dinsel hem de politik olarak baskıya girişmiştir. Bu politikanın temelinde
bir çok sebep yatmaktaydı. Bunlardan en başta geleni, boyunduruk altına
alınmağa çalışılan Kırgız Türklerine (ve genel olarak Sibirya’daki bütün Türk
boylarına) Ortodoks Hıristiyanlığı çeşitli metotları kullanarak benimsetmek ve
bu suretle bu halkları, hem maddi hem de manevi olarak Rus devletine bağlamağa
yönelik siyasettir.
Ancak o dönemde Çarlık Rusyası’nın sarf ettiği
bütün gayretlere rağmen, Türk toplulukları inançlarından ve geleneklerinden
vazgeçmemiş, bilakis onu korumuş ve yaşatmağa çalışmışlardır. Uygulanan ağır
baskılara ve işkencelere dayanamayan halklar, biraz da bu ağır hayat şartlarını
hafifletmek için vaftiz olmağı kabul etmişlerdir. Ancak Ruslara olan nefretleri
içten içe devam etmiş, dillerini korumuşlar ve ilk fırsat (1917 komünist
ihtilali) ellerine geçtiğinde de isyan etmekten geri durmamışlar.
Ortodoks Hıristiyan yapılmak istenen Abakan
(Yenisey) Türkleri, papazlar tarafından anlatılan bu yabancı dinin ne kadar
doğru olduğunu araştırmak için çeşitli teşebbüslerde bulunmuşlardır. Bu
çerçevede 1897 yılının yaz aylarında 6 Kırgız (Hakas Türk’ü) toplanarak, “bu
Ortodoksluk nedir?” diye araştırmak üzere, o zaman Osmanlı topraklarına dahil
olan Filistin’e doğru yola çıkmışlardır. Hakasya’nın başşehri Abakan’dan
Kudüs’e kadar uzanan meşakkatli bir yolculuğun sonunda, kendilerine
anlatılanlar Ortodoks öğretilerin birer safsata olduğunu anlamışlar. Tekrar ata
yurtlarına dönen bu 6 Hakas Türkü, kendi insanlarına, öğrendikleri doğruları
anlatarak Hıristiyanlığa karşı çıkmakla kalmamış, Ruslar’a karşı başlatılan
mücadelenin büyümesine de katkıda bulunmuşlar.
Ortodoksluğu yaymak için Sibirya’da açılan Rus
misyoner okullarına, Sibirya’da yaşayan çeşitli etnik halklardan gençler
getirilerek, bunlara zorla eğitim verilmiştir. Bu misyoner okullarında yetişen
ve bilimin zirvelerine tırmananlardan biri Hakas Türkleri’nden Nikolay
Katanoff, bir diğeri Altay Türkleri’nin ressamlarından olan Grigoriy Çoros
Gurkin’dir.
Bu okullarda verilen eğitim öğretimin bilimsel
olmaktan çok, Ortodoks Hıristiyanlığı yaymağa yönelik olduğunu anlamak ve
Sibirya’da yaşayan (Türkler de dahil) Rus olmayan toplulukların Ruslaştırılması
ve böylece ortadan kalkmalarını sağlamak için olduğunu idrak etmek için
aşağıdaki metne bir göz atmak yeterlidir. Yenisey Ruhban Mecmuası’nın 6.
sayısının 174. sayfasında bulunan ve Rus misyonerlerin fikirlerini yansıtan
paragrafta şöyle yazılıdır: “…Sibirya’daki
tundra ve bozkırlarımızda bu yarı yaban yaşayan göçebeleri… tıpkı Çüd, Merya,
Vyatiçler vb. (halkların) eski zamanlarda soyu tükenerek Rus halkıyla tamamen
bütünleştiği gibi Ortodoks dinimizi kabul ederek, kendileri de (yeryüzünden)
silinerek Ortodoks Hıristiyan Rus insanlarına dönüşemezler mi?..”
Rus Çarlığı’nın baskılarına karşı, 1917 Ekim İhtilali olunca, bütün Sibirya halkları refleks olarak komünistleri desteklemişler. Fakat kısa sürede bu mazlum toplulukların bütün ümitleri boşa çıkmıştır. Bunu gören Hakas Türkleri 1920’li yıllarda kan ve silah zoruyla kurulmak istenen proletarya diktatörlüğüne karşı yurtlarını savunmak üzere savaşa başlamışlardır. Sovyet Ruslar bu direnişi çok şiddetle bastırmışlar, “resmî” tarih kitaplarında rastlanmayan bir katliam yapmışlardır. Bunun üzerine Hakas, Altay, Tuva ve Dağlık Şor Türkleri’nin aydınları birleşip, “Güney Sibirya Türk Cumhuriyeti”nin kurulması için çalışmalara başlamışlardır. Bunu hazmedemeyen Stalin, korku ve ölüm yıllarının başladığı bir döneme imza atmış ve sadece Hakas Türkleri’nden on bin kişiyi zorla sürgüne yollamıştır. Diğer Türk toplumlarının da bu zulümden payını almadığını söylemek herhalde yersiz olur. Bu korkunç yıllarda yargısız infazlarla katledilen insanların tamamının sayısını tesbit etmek maalesef mümkün değildir. Sovyet Ruslar’a göre bu insanların tek suçu vardır: Turancılık.
Rus Çarlığı’nın baskılarına karşı, 1917 Ekim İhtilali olunca, bütün Sibirya halkları refleks olarak komünistleri desteklemişler. Fakat kısa sürede bu mazlum toplulukların bütün ümitleri boşa çıkmıştır. Bunu gören Hakas Türkleri 1920’li yıllarda kan ve silah zoruyla kurulmak istenen proletarya diktatörlüğüne karşı yurtlarını savunmak üzere savaşa başlamışlardır. Sovyet Ruslar bu direnişi çok şiddetle bastırmışlar, “resmî” tarih kitaplarında rastlanmayan bir katliam yapmışlardır. Bunun üzerine Hakas, Altay, Tuva ve Dağlık Şor Türkleri’nin aydınları birleşip, “Güney Sibirya Türk Cumhuriyeti”nin kurulması için çalışmalara başlamışlardır. Bunu hazmedemeyen Stalin, korku ve ölüm yıllarının başladığı bir döneme imza atmış ve sadece Hakas Türkleri’nden on bin kişiyi zorla sürgüne yollamıştır. Diğer Türk toplumlarının da bu zulümden payını almadığını söylemek herhalde yersiz olur. Bu korkunç yıllarda yargısız infazlarla katledilen insanların tamamının sayısını tesbit etmek maalesef mümkün değildir. Sovyet Ruslar’a göre bu insanların tek suçu vardır: Turancılık.
Çoros Gurkin’in yaşadığı dönemi kısaca
betimlemeğe çalışırken bile, manzaranın korkunçluğu kendini hemen
hissettirmektedir. Yaşadıkları zulmün dehşetini gören Altaylı Türk aydınlar ve
Gurkin, vakit kaybetmeden Ruslara karşı mücadeleye başlarlar. Sibirya’daki
bütün Türk boylarını içine alacak “Karakorum” adında bağımsız bir devlet
kurmağa niyetlenirler. Hatta bu maksatla küçük bir de ordu kurarlar. Fakat
komünist Ruslar’a karşı savaşırken, 1918 yılının Aralık ayında bölgeyi işgal
eden Amiral Kolçak komutasındaki Çarlık yanlısı kuvvetlere esir düşen Gurkin,
esaretten ancak 1919 yılının Nisan ayında kurtulur. Özgürlük mücadelesinin
devamı gelmeyince, Gurkin önce Moğolistan’a, sonra da Rus partizanları ile Tuva
Cumhuriyeti’ne gider.
Resim çalışmalarını 1921 ile 1926 yılları
arasında, o zamanlar bağımsız olan Tuva Cumhuriyeti’nde sürdüren Gurkin, oradan
ayrılarak 1934 yılına kadar Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan
ve Azerbaycan’ı dolaşır. Gurkin’in Sibirya Türkleri için hayal ettiği bağımsız
Türk devleti projesi içinde Tuvalılar da vardır. Bu yüzden Tuva Türkleri
Gurkin’e büyük bir sevgi duyarlar. Kendisini bağrına basan Tuva Cumhuriyeti’nde
kaldığı yıllarda devlet memuru olarak hayatını sürdüren Gurkin, 1934 yılında
döndüğü ata-yurdunda diktatör Stalin’in kızıl polisi tarafından Türk
Milliyetçisi suçlamasıyla tutuklanır. Çoros Gurkin, 1937 yılında idama mahkum
edilir ve 10 Ekim 1938’de Stalin’in cellatları tarafından ensesine bir kurşun
sıkılarak hunharca öldürülür.
1926 senesinde Rus şair G. Vyatkin ile birlikte
Altay Masalları’nı yayımlayan (G. Vyatkin, Ç. Gurkin, Altayskie Skazki,
Novosibirsk, 1926) Gurkin’in 4000’e yakın eseri bulunmaktadır. Çilekeş özgürlük
savaşçısı ressamın en önemli eseri “Han Altay” isimli tablosudur. 1907 yılında
yaptığı bu resim yüzünden 1937’de “Pantürkist Ressam” olarak suçlanır ve
1938’de idam edilir.
Gurkin 1907’de yaptığı Han Altay tablosunu, 1936
yılında yeniden yapar. Ancak resim ikinci yapılışında biraz değişiktir. Yaptığı
ilk tabloda “Altay Dağları’nın zirvesinde bir kayanın üstünde bir kartal
bulunmaktadır. Bu kartal Altay’ın manevî koruyucusu ve bağımsızlığını temsil
etmektedir. Tabloda Altay Dağları’nda yeşermiş bir çam (Karagay) ağacı vardır.
Bu ağaç da Altay Türkleri’ni temsil etmekteydi. Bu çamın hemen yanında üç küçük
fidan vardır. Bu fidanlar da Altay’ın geleceğini kuracak olan gençleri”
simgelemekteydi. Gurkin aynı tabloyu 1936’da yani 29 yıl sonra tekrar
yaptığında ise, resimdeki değişiklikler “gerçek hayatta nesilleri tüketilen
Türkler’in dramının yansımasını” anlatmaktaydı. Resimdeki değişiklikler
şunlardı: Altay’da kanatlarını açmış olan kartal artık yoktur. Çam ağacı (Karagay)
ise iyice cılızlaşmış haldedir ve küçük fidanlar da yok olmuştur. Bunlarla
birlikte çamın hemen yanı başında Ruslar’ı simgeleyen bir başka çam büyümüştür.
“Pantürkist” suçlamasıyla 1938’de idam edilen
Gurkin’in yaptığı resimler de “Pantürkist san’at eserleri” olarak
nitelendirilmiştir. Zaten 1937-1938 yıllarında Türk boyları arasında yetişmiş
olan aydınların tamamı, Ruslar için “Pantürkist”tir. Dağ başında çoban olarak
yaşamak dururken, Türkler’in bilim adamı, san’atkâr, siyasetçi olmak neyinedir?
O yıllarda pek çok bilim adamının eserleri
“Pantürkist” olmakla suçlanarak, üretenler cezalandırılmışlardır. Türk
aydınlanmasının bütün temsilcileri gibi, Gurkin’in de ortadan kaldırılması
gerekmekteydi ve yaptığı bir san’at eseri bahane edilerek öyle de oldu.
Türk dünyası, 1938 yılı sonbaharında sadece bir
ressamı değil, aynı zamanda etnograf, Türkolog ve özgürlük mücadelesinin yılmaz
öncüsü bir efsaneyi kaybetti. Ancak onun hatırası, hâlâ Sibirya Türk boyları
arasında bir “kahraman” olarak anılmaktadır.
Serseriler, İslâm Gemici, Emre Yayınları, İstanbul 2006
1 yorum:
Çoros Gurkin hakkında paylaşmış olduğunuz bu güzel ve anlamlı yazı için Teşekkürler...
Yorum Gönder