Şecer
ud-Durr’un İntikamı
Shagar
ad-Durr’s Revenge
Samira
Kortantamer*
Özet:
Mısır ve Suriye’de
iki buçuk asır hüküm
süren Memlûkların ilk sultanesi olan Şecer ud-Durr, Mısır’ın İslâm
tarihindeki tek kadın hükümdarıdır. Bu akıllı
ve hırslı Türk kadını, üvey oğlu olan son
Eyyubî sultanı Turanşah’ın öldürülmesinden sonra Bahrî Memlûklar tarafından tahta
oturtulmuştu. Şecer ud-Durr, bir kadın hükümdara alışık olmayan Araplar
tarafından gelen tepkiler karşısında üç aylık saltanattan sonra tahttan feragât
edip, sultan ilân edilen Aybek’le evlenerek etkili olmaya devam etti. Kocasına öteki karısı ile görüşmesini yasaklayan
kıskanç Şecer ud-Durr, eşi, Musul Atabeğinin
kızı ile nişanlanınca Aybek’i öldürttü. Şecer ud-Durr, böylece eşinden intikam
almıştı ama tadını fazla çıkaramadı çünkü kendisi de kısa bir süre sonra feci bir
şekilde öldürüldü. Bu makalede Şecer ud-Durr’un
karakteri, intikamına yol açan nedenler ve intikam sonrası durumu, Ortaçağ
tarihi kaynakları ışığında araştırılıp ortaya konulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Şecer ud-Durr, Memlûklar, İntikam,
Ortaçağ, Mısır.
Abstract: Shagar ad-Durr, the first sultan
of the Mamluks, who reigned two and a half centuries over
Egypt and Syria,
was the only
woman ruler of
Islamic Egypt. This
intelligent and ambitious Turkish woman was put on the
throne by the Bahri Mamluks after the assassination of her stepson Turanshah, the last sultan of
the Ayyubids. But because of the reactions of the Arabs, who were not accustomed to a woman
ruler, Shagar ad-Durr abdicated the throne
after a reign of three months and marrying the new sultan Aybak, she
continued to be influential. The jealous
Shagar ad-Durr forbade her husband to see his other wife and when she heard
of his engagement to the daughter of the
Atabak of Mosul she had him killed. Shagar ad-Durr got
in this manner
revenge of her
husband but couldn’t
enjoy it much
because she was murdered in
a terrible way
a short time later.
In this paper
Shagar ad-Durr’s character, the reasons of her revenge and the situation
after her revenge are researched and brought up in the light of the historical sources of the Middle
Ages.
Keywords:
Shagar ad-Durr, Mamluks, Revenge, Middle Ages, Egypt.
Mısır ve Suriye’de 1250-1517 yılları arasında hüküm
süren Türk Memlûk Devleti’nin ilk ve tek
kadın sultanı olan Şecer ud-Durr, aynı zamanda Mısır’ın İslâmî tarihinde tek
kadın hükümdarıdır. Eyyûbî Sultanı
el-Melik es-Sâlih Necmeddin (1240-1249), Türk olan Şecer ud- Durr’u cariye
olarak satın almış
ve
onu bir
oğul doğurduktan sonra
azat ederek onunla evlenmişti. El-Melik es-Sâlih, akıllı, çok güzel ve en
zor günlerinde onu yalnız bırakmayan eşini o kadar çok severdi ki
gittiği her yere onu da götürürdü.
Fransa
Kralı IX. Louis’in
VII. Haçlı Seferi
(1248-1254) esnasında Mısır’a
yaptığı saldırıdan sonra
Dimyat’ı işgal etmesi
Eyyûbî Devleti için
büyük bir tehlike
oluşturdu. Eyyûbîlerin Haçlılara
karşı savaş hazırlıkları
esnasında ağır hasta
olan sultanın ölmesi
ise büyük bir talihsizlikti.
Şecer ud-Durr’un tarih sahnesine çıkması
işte bu dönemdi. Durumun ne kadar
kritik olduğunu anlayan
Şecer ud-Durr, tahta
çıkacak olan üvey
oğlu Turanşah’ın Suriye’den gelmesine kadar Sultan es-Sâlih’in
ölümünün gizli tutulmasını emredip idareyi ele aldı. Turanşah ise
sultan olduktan sonra
kahramanlık göstererek Haçlıların
yenmesinde büyük payları
olan Bahrî Memlûkları
ve kendisi için
tahtı hazırlayan üvey
annesini takdir edeceği yerde
onlara karşı düşmanlık
beslemeye başladı. Buna dayanamayan
Bahrî Memlûklar, Şecer ud-Durr’la birleşip Turanşah’ın öldürülmesine karar
verdiler. Turanşah’ın ölümü ile Eyyûbî
Devleti son buldu ve Şecer ud-Durr ile Memlûk Devleti başladı.
El-Melik
es-Sâlih’in Türk memlûkları
olan Bahrî Memlûklar,
hem üstadları es-Sâlih’e
karşı bağlılıktan hem de huşdâşeleri
gibi gördükleri Şecer
ud-Durr ile dayanışma içinde olduklarından
dolayı onu, kadın
olmasına rağmen tahta
oturttular (1250). Türklerde kadının toplumdaki yeri ve siyasette
- hattâ hükümdar veya
naibe olarak - oynadığı rol göz önüne alınırsa, Bahrî Memlûkların
bu durumu hiç yadırgamadıkları anlaşılır. Ama iktidarı
ellerinden kaçıran Eyyûbî
Emirler İslâm toplumunun
alışık olmadığı bu
durumu kullanarak Abbâsî halifesine kışkırtmaya muvaffak
oldular. Nitekim Abbâsî Halifesi el-Musta΄în Billâh Kahire’ye
şöyle bir yazı
gönderdi: “Eğer sizde
erkek kalmadıysa bize
bildirin, biz size
bir tanesini göndeririz”.
Dış baskının fazlalaştığını gören
Şecer ud-Durr, üç
aylık tek başına
başarılı bir iktidardan11
vazgeçip Atabeg olan
Aybek’le (1250-1257) evlenerek
ona tahtı bıraktı
ama yine de iktidarda söz sahibi
olmaya devam etti. Tarihçi
ez-Zehebî ve İbn
Tagrîbirdî durumu şöyle
özetlerler: “Aybek’e hükmederdi ve onun (Aybek’in) sözü geçmezdi”.
Dönemin tarihçileri Şecer ud-Durr’un olağanüstü
güzel, çok zeki, güçlü ve hırslı
bir kadın olduğunda
hemfikirdirler. İbn İyâs onu
ayrıca zor karakterli,
gururlu ve kibirli
bir Türk olarak tarif eder.
Şecer
ud-Durr, eşine devlet
işlerinde karışmakla kalmadı
özel hayatlarında da ona baskı
yapmaya başladı; şöyle
ki üvey oğlu
Ali’nin annesi ile
buluşmasını yasaklayıp eşine
onu boşaması için zorladı. Sultan olan kocasına nasıl
bu kadar tahakküm edebildiğini
İbn İyâs, Şecer ud-Durr’un eşine sık sık hatırlattığı şu sözleriyle açıklar:
“Ben olmasaydım sen de sultanlığa ulaşamazdın”. Tarihçi el-Mekîn,
Aybek’in duygularını ve ikisinin arasındaki ilişkiyi
şöyle tarif eder: “Aybek bu yüzden
onu sevmedi ve
ondan nefret etti... Böylece ikisinin arasındaki
ilişki gitgide gerginleşti ve birbirlerine karşı olan öfkeleri giderek arttı”.
Devletin
iç ve dış problemlerini halleden
Aybek’e Şecer ud-Durr’un tahakkümü çok
ağır gelince bu durumdan
kurtulmak için Musul
hükümdarı Bedreddin Lu’lu’nun kızı
ile nişanlandı. Şecer ud-Durr,
bu haberi duyunca
çok sarsıldı, öfkelendi
ve gururu incindi. Tarihçi İbn Vâsıl onun hislerini
şöyle anlatır: “Şecer ud-Durr kıskançlık duygularıyla doldu ve güçlü şahsiyeti
ile büyük asaleti
olan bir Türk
kadını olduğundan bu
durumu tahammül edemedi”. Kocasının nişanlanmasını hazmedemeyen ve gururuna yediremeyen Şecer ud- Durr, ondan
intikam almayı hattâ
onu öldürmeyi bile
düşündü. Şecer ud-Durr, Aybek’in
bazı Bahrî Memlûkları nişanlanmasını eleştirdikleri için hapse
attırdığını duyunca kocasının kendisini
de öldüreceğinden korkup ondan kurtulma planları yapmaya başladı.
Kendisi
artık tek başına
tahta oturamayacağından ama
iktidardan da vazgeçmek
istemediğinden dolayı sultan
yapacağı birisini aradı.
Bu yüzden Halep hükümdarı
el-Melik en-Nâsır Yusuf’a
Aybek’i öldürmeyi planladığını
ve eğer en-Nâsır
onunla evlenirse onu
sultanlık tahtına oturtacağını
vaat eden bir haber gönderdi. Ama en-Nâsır
bunun bir tuzak olabileceğini düşünerek
ona cevap vermedi. Ancak Şecer ud-Durr’un bu
planlarından bir şekilde haberdar olan nişanlısının babası Bedr ed-Dîn
Lu’lu’, Aybek’e bunları ileterek onu ikaz etmeyi ihmal etmedi.
Eşi ile ilişkileri bozulmuş olan
Aybek’e ayrıca el-Makrîzî’nin belirttiği
gibi bir müneccimin ona ölümünün bir kadının elinden
olacağını söylemesi, Aybek’i çok tedirgin etti
ve o da karısını öldürme planları yapmaya başladı. Bu kritik durumun
farkında olan Şecer ud- Durr, bir an önce kendi planını uygulamak istedi. Onun
için kaleden öfkeyle ayrılıp el-Lûk’a taşınmış olan kocasını yumuşatıp tekrar
kaleye çekmenin yollarını aramaya başladı.
İbn İyâs, Şecer ud-Durr’un uyguladığı taktiği şöyle
aktarır: “Şecer ud-Durr, Aybek’i
yumuşatıncaya kadar onu
tatlı sözlerle kaleye
davet etti. Geldiği zaman
onu çok iyi
karşılayıp hattâ hiç yapmadığı bir şey bile yaptı: onun elini öptü”. Kadın
olarak çok iyi rol yapan Şecer
ud-Durr, böylece kocasını
iyi niyetinde ikna
etmeyi başardı. Aybek, polo
oyunundan (çevgân, çöken) döndüğü için hamama girince Şecer ud-Durr’un emriyle oraya
gizlice konulmuş olan memlûkların saldırısına uğradı. El-Makrîzî bu
dramatik sahneyi şöyle verir: “Boğmayı
uğraştıkları zaman Aybek
Şecer ud-Durr’a yalvardı.
O da onlara
onu bırakmalarını söyleyince saldıranlardan birisi olan Muhsin el-Cevcerî ona kaba bir şekilde
şöyle cevap verdi: ‘Bıraktığımız zaman ne bize ne de sana acır.’
Sonra onu öldürdüler.” Aybek’in nişanlanmasını gururuna yediremeyip
intikam duyguları ile onu öldürmeye çalışan Şecer ud-Durr,
kocasının ona yalvarmasının
karşısında yumuşaması ve
onu bırakmaları söylemesi onun soğukkanlı ve acımasız davransa
da bir kadın olarak hâlâ merhamet duygularına sahip olduğunu gösterir. Ama memlûku onu sert bir biçimde
ikaz edince tehlikeyi hatırlayıp geri bir adım attı.
Sultanın öldürülmesi (1257) ne kadar gizli tutuldu
ve “ânî ölüm” olarak ilan edildiyse de memlûklar buna inanmadılar ve birçok
kişiyi, bu arada
Şecer ud-Durr’u ve katilleri tutukladılar. Şecer ud-Durr, Aybek’ten intikamını almıştı
ama bunun tadını çıkaramadı.
Aybek’ın oğlu tahta oturtulduğu gün Şecer ud-Durr
onun annesine götürüldü. Kaderin
cilvesindendir ki vaktiyle Şecer
ud-Durr, Aybek’le evlendiği zaman
ona eski karısını
ve oğlunun annesi
ile görüşmesini yasaklayıp
onu boşaması için
zorladığı kişi işte
bu yeni sultanın annesinden
başkası değildi. O zaman kocasının bu tutumunu tasvip etmese de karşı koyamayan
bu kadın, şimdi Aybek’in katili
olan Şecer ud-Durr’un, karşısına tutuklu
olarak getirilince rakibesine beslediği
nefret duygularını açığa
çıkarmanın ve bu
sefer o ondan
intikam almanın zamanı geldiğini anladı
ve cariyelerine onu öldürmelerine emretti. Onlar da Şecer ud-Durr’un başına hamam takunyaları ve hamam taslarıyla onu öldürünceye
kadar vurdular ve cesedini kalenin
surundan aşağıdaki hendeğe attılar
(1257). Cesedi orada birkaç gün sonra kokmaya başlayınca bir küfe içinde
taşınıp türbesine defnedildi.
Şecer
ud-Durr’un bu çok
inişli çıkışlı, renkli
ve dramatik hayatı Ortaçağ tarihçilerinin ilgisine çektiği gibi modern zamanımızda da
romanlara ve piyeslere konu olmuştu.
Böylece hem Mısır’ın İslâm tarihinde hem de Memlûk
Devleti’nde ilk ve tek
kadın sultanı olan
Şecer ud-Durr, cariyelikten
devletin en üst
makamı olan sultanlığa
yükselmiş; hükmedici
karakterine, hırsına ve
intikam duygularına yenilerek
kocasını öldürdükten sonra kendisi de
feci bir şekilde ölümü tatmıştır.
Dipnotlar:
1 Takîy ed-Dîn Ahmed b. Ali el-Makrîzî, Kitâb
es-Sulûk li-Ma΄rifet Duvel el-Mulûk , nşr. Muhammed Mustafa Ziyâde, Kahire 1956, cilt I/2, s. 361;
Bahriye Üçok, İslâm Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar, Ankara
1981, s. 60;
Götz Schregle, Die
Sultanin von Ägypten.
Şagarat ad-Durr in der
arabischen Geschichtsschreibung
und Literatur, Wiesbaden 1961, s. 42.
2 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 361; Üçok, Türk
Naibeler, s. 60; Schregle, Sultanin, s. 43-45.
3 Üçok, Türk Naibeler, s. 60-61.
4 Schregle, Sultanin, s. 57.
5 Sa΄îd ΄Abd
el-Fattâh ΄Âşûr, el- ΄Asr el-Memâlîkî fî
Mısr veş-Şâm, Kahire 1994, s. 16.
6 Memlûkları satın alan ve azat eden kişiye “ustad”
deniliyordu. Memlûk ve ustad arasındaki saygı ve bağlılık duyguları memlûk azat edildikten sonra hayatı
boyunca devam ederdi, bkz. David Ayalon, “Memlûk Devletinde Kölelik Sistemi”, çev. Samira Kortantamer,
Tarih İncelemeleri Dergisi IV (1989), s. 238-240.
7
“Huşdâşe”, “huşdâş” kelimesinin
müennes biçimi. Huşdâş,
Memlûklarda aynı efendi
tarafından alınıp azat
edilen ve beraber
kışlada (tibâkta) eğitim
görenlere denilirdi. Burada
ise aynı efendi
(=el-Melik es-Sâlih) tarafından
satın alınıp azat
edilmek söz konusudur.
Yoksa Şecer ud-Durr
kadın olduğu için
tibâkta eğitim görmemişti.
Huşdâşların arasındaki güçlü
ilişkiler hakkında bilgi
için bkz. Ayalon,
“Kölelik Sistemi”, Tarih
İncelemeleri Dergisi, s. 241-242.
8 Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi,
İstanbul 1980, s. 204-211; Bahaeddin Ögel,
Türk Kültürünün Gelişme Çağları,
İstanbul 1988, s.
251-253; Necdet Sevinç,
Eski Türklerde Kadın
ve Aile , İstanbul
1987; Mehmet Kaplan,
“Dede Korkut Kitabında
Kadın”, Türkiye Mecmuası, 9
(1946-51), s. 99-112;
İbni Battuta, Seyahatname-i
İbni Battuta, I,
İstanbul 1333-1335, s.
367-369; Zeki Muhammed
Hasan, er-Rahhâle el- Muslimûn fî l- ΄Usûr el- Vustâ, Kahire
1945, s. 149.
9 Samira Kortantamer, “Memlûk Toplumunda Kadın”, Türkler,
V, Ankara 2002, s. 406.
10 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 368.
11
΄Âşûr, ΄Asr, s. 20; Schregle,
Sultanin, s. 45-46, 57, 64.
12 Üçok, Türk Naibeler, s. 70.
13 Schregle, Sultanin, s. 79.
14 Schregle, Sultanin, s. 43-44.
15 Schregle, Sultanin, s. 46.
16
El-Makrîzî, Sulûk, I/2,
403; ΄Âşûr, ΄Asr,
s. 26; Kâzım
Yaşar Kopraman, “Mısır
Memlûkleri”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, cilt 6, s. 448;
Üçok, Türk Naibeler, s. 75; Schregle, Sultanin, s. 78; Kortantamer, “Kadın”, Türkler, s. 406.
17 Schregle, Sultanin, s. 79.
18 Schregle, Sultanin, s. 78.
19 Kopraman, “Mısır Memlûkleri”, Doğuştan Günümüze
Büyük İslâm Tarihi , s. 448.
20 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 401; Üçok, Türk
Naibeler, s. 75.
21 Samira Kortantamer, Bahrî Memlûklar’da Üst
Yönetim Mensupları ve Aralarındaki İlişkiler, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 75, İzmir
1993, s. 36; ΄Âşûr, ΄Asr, s. 27.
22 Schregle, Sultanin, s. 84.
23 Fatima Mernissi, Hanım Sultanlar (İslâm
Devletlerinde Kadın Hükümdarlar), İstanbul 1992, s. 113.
24 Rıdvan Da ΄bûl, Terâcim A ΄lâm en-Nisâ’, Beirut
1998, s. 231.
25 Ebû Bekr b. ed-Devâdârî, Kenz ed-Durer ve Câmi ΄
el-Gurar. El-Cuz’ es-Sâmin: Ed-Durra ez-Zekiyye fî Ahbâr ed-Devle et-Turkiyye, nşr. Ulrich Haarmann,
Deutsches Archäologisches Institut Kairo, Quellen zur Geschichte des Islamischen Ägyptens, cilt 1 h, Kahire
1971, s. 31; el-Makrîzî, Sulûk, I/2, s.
401-402; Ahmed Muhtâr el- ΄Abâdî, Kıyâm Devlet el-Memâlîk el-Ûlâ fî Mısr
veş-Şâm, Beyrut 1986, s. 137.
26 Üçok, Türk Naibeler, s. 76.
27
Samira Kortantamer, “Memlûk
Toplum Hayatında Ölüm
Olayları”, Uçmağa Varmak
Kitabı, nşr. Emine
Gürsoy-Naskali, Gülden Sağol-Yüksekkaya, İstanbul 2009, s. 242.
28 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 402; Üçok, Türk
Naibeler, s. 77; el-΄Abâdî, Kıyâm, s. 138.
29 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 402; el-΄Abâdî, Kıyâm,
s. 138.
30 Sulûk, I/2, s. 401.
31 El-Lûk,
Kahire’de bir semtin adı; bkz. Takıyy ed-Dîn Ahmed b. Ali el-Makrîzî, Kitâb
el-Mevâ ΄iz vel-İ ΄tibâr bi-Zikr
el-Hitat vel-Âsâr , Bağdat (basıldığı yıl belirtilmemiş), II, s. 117-118.
32 Schregle, Sultanin, s. 90.
33
΄Âşûr, ΄Asr, s. 27; el-΄Abâdî,
Kıyâm, s. 139.
34 Schregle, Sultanin, s. 94.
35 İbn ed-Devâdârî, Kenz, cilt 8, s. 32.
36 Sulûk, I/2, s. 403.
37 Cüneyt
Kanat, “Bahrî Memlûkler Zamanında Sultanlara ve Devlet Adamlarına Düzenlenen
Bazı Suikastlar”, Türk Kültürü
İncelemeleri 3 (2000), s. 29-30. 38 ΄Âşûr,
΄Asr, s. 27.
39 Kortantamer, “Ölüm Olayları”, Uçmağa Varmak Kitabı, s. 243.
40 El-΄Abâdî, Kıyâm, s. 139.
41 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 403-404.
42 Meselâ Corcî Zeydân 1914 Kahire’de “Şeceret
ed-Durr” adlı bir roman yayınladı ve Mahmud el-Bedevî 1933 Kahire’de “Şeceret ed-Durr Evvel Melike fî
l-İslâm” adlı bir piyes yazdı; bkz.
Schregle, Sultanin, s. 127-128, 131-132.
Kaynaklar:
Ahmed Muhtâr el- ΄Abâdî, Kıyâm Devlet el-Memâlîk el-
Ûlâ fî Mısr veş-Şâm, Beyrut 1986.
Ayalon, David “Memlûk
Devletinde Kölelik Sistemi”,
çev. Samira Kortantamer,
Tarih İncelemeleri
Dergisi IV (1989), s. 238-240. Ebû Bekr
b. ed-Devâdârî, Kenz ed-Durer ve Câmi ΄ el-Gurar. El-Cuz’ es-Sâmin: Ed-Durra
ez-Zekiyye fî Ahbâr ed-Devle et-Turkiyye, nşr. Ulrich Haarmann, Deutsches Archäologisches Institut
Kairo, Quellen zur Geschichte des Islamischen Ägyptens, cilt 1 h, Kahire 1971. İbni Battuta, Seyahatname-i İbni Battuta, I,
İstanbul 1333-1335. Kanat, Cüneyt, “Bahrî
Memlûkler Zamanında Sultanlara ve
Devlet Adamlarına Düzenlenen Bazı Suikastlar”, Türk Kültürü
İncelemeleri 3 (2000), s. 29-30.
Kaplan, Mehmet, “Dede
Korkut Kitabında Kadın”,
Türkiye Mecmuası, 9
(1946-51), s. 99- 112; Kopraman, Kâzım Yaşar, “Mısır Memlûkleri”, Doğuştan Günümüze Büyük
İslâm Tarihi, C. 6. Kortantamer,
Samira, “Memlûk Toplum Hayatında Ölüm
Olayları”, Uçmağa Varmak Kitabı, nşr.
Emine Gürsoy-Naskali, Gülden Sağol-Yüksekkaya, İstanbul 2009. Kortantamer, Samira, “Memlûk Toplumunda
Kadın”, Türkler, V, Ankara 2002.
Kortantamer, Samira, Bahrî Memlûklar’da Üst Yönetim Mensupları ve
Aralarındaki İlişkiler, Ege
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 75, İzmir 1993. Mernissi, Fatima, Hanım Sultanlar (İslâm
Devletlerinde Kadın Hükümdarlar), İstanbul 1992. Ögel, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme
Çağları, İstanbul 1988. Rıdvan Da ΄bûl,
Terâcim A ΄lâm en-Nisâ’, Beirut 1998, s. 231.
Sa΄îd ΄Abd el-Fattâh ΄Âşûr, el- ΄Asr el-Memâlîkî fî Mısr veş-Şâm,
Kahire 1994, s. 16. Schregle, Götz,
Die Sultanin von
Ägypten. Şagarat ad-Durr in der arabischen Geschichtsschreibung und Literatur,
Wiesbaden 1961. Sevinç, Necdet, Eski
Türklerde Kadın ve Aile, İstanbul 1987;
Takıyy ed-Dîn Ahmed
b. Ali el-Makrîzî,
Kitâb el-Mevâ ΄iz vel-İ ΄tibâr
bi-Zikr el-Hitat vel-Âsâr , Bağdat (basıldığı yıl belirtilmemiş), II, s. 117-118. Takîy
ed-Dîn Ahmed b.
Ali el-Makrîzî, Kitâb
es-Sulûk li-Ma΄rifet Duvel
el-Mulûk, nşr. Muhammed Mustafa Ziyâde, Kahire
1956, cilt I/2, s. 361. Turan, Osman,
Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi, İstanbul 1980. Üçok, Bahriye, İslâm Devletlerinde Türk
Naibeler ve Kadın Hükümdarlar, Ankara 1981.
Zeki Muhammed Hasan, er-Rahhâle el-Muslimûn fî l- ΄Usûr el- Vustâ, Kahire
1945.
*Doç. Dr.
Samira Kortantamer, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü,
İzmir.
samira.kortantamer@ege.edu.tr
İktibas: Çevrimiçi Tematik Türkoloji
Dergisi ACTA TURCICA Online Thematic
Journal of Turkic Studies www.actaturcica.com Yıl III, Sayı 1/2, Ocak 2011 “Kültürümüzde İntikam”,
Editörler: Emine Gürsoy Naskali, Hilal Oytun Altun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder