Salı, Ocak 17, 2012

Şecered-Dür'ün İntikamı


Şecer ud-Durr’un İntikamı
Shagar ad-Durr’s Revenge
                                                                                                                                                                                                                                   Samira Kortantamer*

Özet: Mısır  ve Suriye’de  iki  buçuk asır  hüküm  süren Memlûkların  ilk  sultanesi olan Şecer ud-Durr, Mısır’ın İslâm tarihindeki tek kadın  hükümdarıdır. Bu akıllı ve hırslı Türk kadını,   üvey oğlu olan son Eyyubî sultanı Turanşah’ın öldürülmesinden sonra Bahrî Memlûklar tarafından tahta oturtulmuştu.  Şecer ud-Durr,  bir kadın hükümdara alışık olmayan Araplar tarafından gelen tepkiler karşısında üç aylık saltanattan sonra tahttan feragât edip, sultan ilân edilen Aybek’le evlenerek etkili olmaya devam etti.  Kocasına öteki karısı ile görüşmesini yasaklayan kıskanç Şecer ud-Durr,  eşi, Musul Atabeğinin kızı ile nişanlanınca Aybek’i öldürttü. Şecer ud-Durr, böylece eşinden intikam almıştı ama tadını fazla çıkaramadı çünkü kendisi de kısa bir süre sonra feci bir şekilde öldürüldü.  Bu makalede Şecer ud-Durr’un karakteri, intikamına yol açan nedenler ve intikam sonrası durumu, Ortaçağ tarihi kaynakları ışığında araştırılıp ortaya konulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Şecer ud-Durr, Memlûklar, İntikam, Ortaçağ, Mısır.

Abstract: Shagar ad-Durr, the first sultan of the Mamluks, who reigned two and a half centuries   over  Egypt  and  Syria,  was  the  only  woman  ruler  of  Islamic  Egypt.  This  intelligent  and   ambitious Turkish woman was put on the throne by the Bahri Mamluks after the assassination   of her stepson Turanshah, the last sultan of the Ayyubids. But because of the reactions of the   Arabs, who were not accustomed to a woman ruler, Shagar ad-Durr abdicated the throne  after a reign of three months and marrying the new sultan Aybak, she continued to be influential.  The jealous Shagar ad-Durr forbade her husband to see his other wife and when she heard of  his engagement to the daughter of the Atabak of Mosul she had him killed. Shagar ad-Durr  got  in  this  manner  revenge  of  her  husband  but  couldn’t  enjoy  it  much  because  she  was  murdered  in  a  terrible  way  a  short time  later.  In  this  paper  Shagar  ad-Durr’s  character, the  reasons of her revenge and the situation after her revenge are researched and brought up in the  light of the historical sources of the Middle Ages.

Keywords: Shagar ad-Durr, Mamluks, Revenge, Middle Ages, Egypt.

Mısır ve Suriye’de 1250-1517 yılları arasında hüküm süren Türk Memlûk Devleti’nin  ilk ve tek kadın sultanı olan Şecer ud-Durr, aynı zamanda Mısır’ın İslâmî tarihinde tek kadın  hükümdarıdır. Eyyûbî Sultanı el-Melik es-Sâlih Necmeddin (1240-1249), Türk olan Şecer ud- Durr’u  cariye  olarak  satın  almış  ve 
onu  bir  oğul  doğurduktan  sonra  azat  ederek  onunla evlenmişti.   El-Melik es-Sâlih, akıllı, çok güzel ve en zor günlerinde onu yalnız bırakmayan eşini o kadar çok severdi ki gittiği her yere onu da götürürdü.
Fransa  Kralı  IX.  Louis’in  VII.  Haçlı  Seferi  (1248-1254)  esnasında  Mısır’a  yaptığı  saldırıdan  sonra  Dimyat’ı  işgal  etmesi  Eyyûbî  Devleti  için  büyük  bir  tehlike  oluşturdu.  Eyyûbîlerin  Haçlılara  karşı  savaş  hazırlıkları  esnasında  ağır  hasta  olan  sultanın  ölmesi  ise  büyük bir talihsizlikti. Şecer ud-Durr’un tarih sahnesine çıkması  işte bu dönemdi. Durumun  ne  kadar  kritik  olduğunu  anlayan  Şecer  ud-Durr,  tahta  çıkacak  olan  üvey  oğlu  Turanşah’ın  Suriye’den gelmesine kadar Sultan es-Sâlih’in ölümünün gizli tutulmasını emredip idareyi ele aldı. Turanşah  ise  sultan  olduktan  sonra  kahramanlık  göstererek  Haçlıların  yenmesinde  büyük  payları  olan  Bahrî  Memlûkları  ve  kendisi  için  tahtı  hazırlayan  üvey  annesini  takdir edeceği   yerde   onlara   karşı   düşmanlık   beslemeye   başladı. Buna dayanamayan Bahrî Memlûklar, Şecer ud-Durr’la birleşip Turanşah’ın öldürülmesine karar verdiler. Turanşah’ın  ölümü ile Eyyûbî Devleti son buldu ve Şecer ud-Durr ile Memlûk Devleti başladı.

El-Melik  es-Sâlih’in  Türk  memlûkları  olan  Bahrî  Memlûklar,  hem  üstadları   es-Sâlih’e  karşı  bağlılıktan  hem  de  huşdâşeleri   gibi  gördükleri  Şecer  ud-Durr  ile  dayanışma içinde  olduklarından  dolayı  onu,  kadın  olmasına  rağmen  tahta  oturttular  (1250).  Türklerde kadının toplumdaki yeri ve  siyasette  -  hattâ hükümdar  veya  naibe olarak  -  oynadığı rol göz önüne alınırsa, Bahrî  Memlûkların  bu durumu  hiç  yadırgamadıkları anlaşılır.   Ama iktidarı  ellerinden  kaçıran  Eyyûbî  Emirler  İslâm  toplumunun  alışık  olmadığı  bu  durumu  kullanarak  Abbâsî halifesine kışkırtmaya muvaffak oldular. Nitekim Abbâsî Halifesi el-Musta΄în Billâh  Kahire’ye  şöyle  bir  yazı  gönderdi:  “Eğer  sizde  erkek  kalmadıysa  bize  bildirin,  biz  size  bir  tanesini göndeririz”.  Dış  baskının  fazlalaştığını  gören  Şecer  ud-Durr,  üç  aylık  tek  başına  başarılı  bir  iktidardan11  vazgeçip  Atabeg  olan  Aybek’le  (1250-1257)  evlenerek  ona  tahtı  bıraktı  ama  yine de iktidarda  söz sahibi  olmaya  devam  etti. Tarihçi  ez-Zehebî ve İbn  Tagrîbirdî   durumu   şöyle   özetlerler: “Aybek’e hükmederdi ve onun (Aybek’in) sözü geçmezdi”.

Dönemin tarihçileri Şecer ud-Durr’un olağanüstü güzel, çok zeki, güçlü  ve  hırslı  bir  kadın  olduğunda  hemfikirdirler. İbn  İyâs  onu  ayrıca  zor  karakterli,  gururlu  ve  kibirli  bir  Türk olarak tarif eder.
Şecer  ud-Durr,  eşine  devlet  işlerinde  karışmakla  kalmadı  özel  hayatlarında  da  ona  baskı  yapmaya  başladı;  şöyle  ki  üvey  oğlu  Ali’nin  annesi  ile  buluşmasını  yasaklayıp  eşine  onu boşaması  için  zorladı. Sultan olan kocasına  nasıl  bu kadar tahakküm  edebildiğini İbn İyâs, Şecer ud-Durr’un eşine sık sık hatırlattığı şu sözleriyle açıklar: “Ben olmasaydım sen de  sultanlığa ulaşamazdın”. Tarihçi el-Mekîn,  Aybek’in duygularını ve ikisinin  arasındaki ilişkiyi  şöyle  tarif  eder: “Aybek  bu  yüzden  onu  sevmedi  ve  ondan  nefret  etti... Böylece  ikisinin arasındaki ilişki gitgide gerginleşti ve birbirlerine karşı olan öfkeleri giderek arttı”.

Devletin  iç  ve dış problemlerini  halleden  Aybek’e Şecer ud-Durr’un tahakkümü çok  ağır  gelince bu  durumdan  kurtulmak  için  Musul  hükümdarı  Bedreddin Lu’lu’nun  kızı  ile  nişanlandı. Şecer  ud-Durr,  bu  haberi  duyunca  çok  sarsıldı,  öfkelendi  ve  gururu  incindi. Tarihçi İbn Vâsıl onun  hislerini  şöyle anlatır: “Şecer ud-Durr kıskançlık duygularıyla doldu  ve  güçlü  şahsiyeti  ile  büyük  asaleti  olan  bir  Türk  kadını  olduğundan  bu  durumu  tahammül  edemedi”. Kocasının  nişanlanmasını  hazmedemeyen ve gururuna  yediremeyen Şecer ud- Durr,  ondan  intikam  almayı  hattâ  onu  öldürmeyi  bile  düşündü. Şecer  ud-Durr,  Aybek’in  bazı Bahrî Memlûkları nişanlanmasını eleştirdikleri için hapse attırdığını duyunca kocasının  kendisini de öldüreceğinden korkup ondan kurtulma planları yapmaya başladı.

Kendisi  artık  tek  başına  tahta  oturamayacağından  ama  iktidardan  da  vazgeçmek  istemediğinden  dolayı  sultan  yapacağı  birisini  aradı.  Bu yüzden  Halep  hükümdarı  el-Melik  en-Nâsır  Yusuf’a  Aybek’i  öldürmeyi  planladığını  ve  eğer  en-Nâsır  onunla  evlenirse  onu  sultanlık tahtına oturtacağını  vaat eden  bir  haber gönderdi. Ama  en-Nâsır  bunun  bir tuzak olabileceğini  düşünerek  ona  cevap  vermedi. Ancak Şecer  ud-Durr’un bu  planlarından  bir şekilde  haberdar olan nişanlısının babası Bedr ed-Dîn  Lu’lu’, Aybek’e bunları ileterek onu ikaz etmeyi ihmal etmedi.

Eşi ile ilişkileri bozulmuş  olan  Aybek’e ayrıca el-Makrîzî’nin belirttiği  gibi  bir  müneccimin ona ölümünün bir kadının elinden olacağını söylemesi, Aybek’i çok tedirgin etti  ve o da karısını öldürme planları yapmaya başladı. Bu kritik durumun farkında olan Şecer ud- Durr, bir an önce kendi planını uygulamak istedi. Onun için kaleden öfkeyle ayrılıp el-Lûk’a taşınmış olan kocasını yumuşatıp tekrar kaleye çekmenin yollarını aramaya başladı.

İbn İyâs, Şecer ud-Durr’un uyguladığı taktiği şöyle aktarır: “Şecer ud-Durr, Aybek’i  yumuşatıncaya  kadar  onu  tatlı  sözlerle  kaleye  davet  etti. Geldiği  zaman  onu  çok  iyi  karşılayıp hattâ hiç yapmadığı bir şey bile yaptı: onun elini öptü”. Kadın olarak çok iyi rol  yapan  Şecer  ud-Durr,  böylece  kocasını  iyi  niyetinde  ikna  etmeyi  başardı. Aybek, polo oyunundan (çevgân, çöken) döndüğü için hamama girince Şecer  ud-Durr’un emriyle  oraya  gizlice konulmuş olan memlûkların saldırısına uğradı. El-Makrîzî bu dramatik sahneyi şöyle  verir:  “Boğmayı  uğraştıkları  zaman  Aybek  Şecer  ud-Durr’a  yalvardı.  O  da  onlara  onu  bırakmalarını  söyleyince saldıranlardan birisi  olan Muhsin el-Cevcerî  ona kaba bir  şekilde  şöyle cevap verdi: ‘Bıraktığımız zaman ne bize ne de sana  acır.’  Sonra onu öldürdüler.” Aybek’in nişanlanmasını gururuna yediremeyip intikam duyguları ile onu öldürmeye çalışan Şecer  ud-Durr,  kocasının  ona  yalvarmasının  karşısında  yumuşaması  ve  onu  bırakmaları  söylemesi onun soğukkanlı ve acımasız davransa da bir kadın olarak hâlâ merhamet duygularına sahip olduğunu gösterir. Ama memlûku onu sert bir biçimde ikaz edince tehlikeyi hatırlayıp geri bir adım attı.

Sultanın öldürülmesi (1257) ne kadar gizli tutuldu ve “ânî ölüm” olarak ilan edildiyse de memlûklar buna inanmadılar ve  birçok  kişiyi,  bu  arada  Şecer  ud-Durr’u ve katilleri   tutukladılar. Şecer ud-Durr, Aybek’ten intikamını almıştı ama bunun tadını çıkaramadı.

Aybek’ın oğlu tahta oturtulduğu gün Şecer ud-Durr onun annesine götürüldü. Kaderin  cilvesindendir  ki vaktiyle  Şecer  ud-Durr, Aybek’le  evlendiği  zaman  ona  eski  karısını  ve  oğlunun  annesi  ile  görüşmesini  yasaklayıp  onu  boşaması  için  zorladığı  kişi  işte  bu  yeni sultanın annesinden başkası değildi. O zaman kocasının bu tutumunu tasvip etmese de karşı  koyamayan  bu kadın, şimdi  Aybek’in katili olan  Şecer ud-Durr’un, karşısına tutuklu olarak  getirilince rakibesine  beslediği  nefret  duygularını  açığa  çıkarmanın  ve  bu  sefer  o  ondan  intikam  almanın zamanı geldiğini anladı ve cariyelerine onu öldürmelerine emretti. Onlar da Şecer ud-Durr’un  başına hamam takunyaları  ve hamam taslarıyla onu öldürünceye kadar  vurdular ve cesedini kalenin surundan aşağıdaki  hendeğe attılar (1257). Cesedi orada birkaç gün sonra kokmaya başlayınca bir küfe içinde taşınıp türbesine defnedildi.

Şecer  ud-Durr’un  bu  çok  inişli  çıkışlı,  renkli  ve  dramatik  hayatı Ortaçağ tarihçilerinin ilgisine çektiği gibi modern zamanımızda da romanlara ve piyeslere konu olmuştu.

Böylece hem Mısır’ın İslâm tarihinde hem de Memlûk Devleti’nde ilk  ve  tek  kadın  sultanı  olan  Şecer  ud-Durr,  cariyelikten  devletin  en  üst  makamı  olan  sultanlığa  yükselmiş;  hükmedici karakterine,  hırsına  ve  intikam duygularına  yenilerek kocasını öldürdükten sonra  kendisi de feci bir şekilde ölümü tatmıştır.

Dipnotlar:
1 Takîy ed-Dîn Ahmed b. Ali el-Makrîzî, Kitâb es-Sulûk li-Ma΄rifet Duvel el-Mulûk , nşr. Muhammed Mustafa  Ziyâde, Kahire 1956, cilt I/2, s. 361; Bahriye Üçok, İslâm Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar,  Ankara   1981,   s.   60;   Götz   Schregle,   Die   Sultanin   von   Ägypten.   Şagarat ad-Durr   in   der   arabischen  Geschichtsschreibung und Literatur, Wiesbaden 1961, s. 42.
2 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 361; Üçok, Türk Naibeler, s. 60; Schregle, Sultanin, s. 43-45.
3 Üçok, Türk Naibeler, s. 60-61.
4 Schregle, Sultanin, s. 57.
5 Sa΄îd  ΄Abd el-Fattâh  ΄Âşûr, el- ΄Asr el-Memâlîkî fî Mısr veş-Şâm, Kahire 1994, s. 16.                                                                                                                                
6 Memlûkları satın alan ve azat eden kişiye  “ustad”  deniliyordu. Memlûk ve ustad arasındaki saygı ve bağlılık  duyguları memlûk azat edildikten sonra hayatı boyunca devam ederdi, bkz. David Ayalon, “Memlûk Devletinde  Kölelik Sistemi”, çev. Samira Kortantamer, Tarih İncelemeleri Dergisi IV (1989), s. 238-240.
7  “Huşdâşe”,  “huşdâş”  kelimesinin  müennes  biçimi.  Huşdâş,  Memlûklarda  aynı  efendi  tarafından  alınıp  azat  edilen  ve  beraber  kışlada  (tibâkta)  eğitim  görenlere  denilirdi.  Burada  ise  aynı  efendi  (=el-Melik  es-Sâlih)  tarafından  satın  alınıp  azat  edilmek  söz  konusudur.  Yoksa  Şecer  ud-Durr  kadın  olduğu  için  tibâkta  eğitim  görmemişti.  Huşdâşların  arasındaki  güçlü  ilişkiler  hakkında  bilgi  için  bkz.  Ayalon,  “Kölelik  Sistemi”,  Tarih  İncelemeleri Dergisi, s. 241-242.
8 Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi, İstanbul 1980, s. 204-211; Bahaeddin Ögel,  Türk Kültürünün  Gelişme  Çağları,  İstanbul  1988,  s.  251-253;  Necdet  Sevinç,  Eski  Türklerde  Kadın  ve  Aile ,  İstanbul  1987;  Mehmet  Kaplan,  “Dede  Korkut  Kitabında  Kadın”,  Türkiye  Mecmuası, 9  (1946-51),  s.  99-112;  İbni  Battuta,  Seyahatname-i  İbni  Battuta,  I,  İstanbul  1333-1335,  s.  367-369;  Zeki  Muhammed  Hasan,  er-Rahhâle  el- Muslimûn fî l- ΄Usûr el- Vustâ, Kahire 1945, s. 149.
9 Samira Kortantamer, “Memlûk Toplumunda Kadın”, Türkler, V, Ankara 2002, s. 406.
10 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 368.
11  ΄Âşûr,  ΄Asr, s. 20; Schregle, Sultanin, s. 45-46, 57, 64.
12 Üçok, Türk Naibeler, s. 70.
13 Schregle, Sultanin, s. 79.
14 Schregle, Sultanin, s. 43-44.
15 Schregle, Sultanin, s. 46.
16  El-Makrîzî,  Sulûk,  I/2,  403;  ΄Âşûr,   ΄Asr,  s.  26;  Kâzım  Yaşar  Kopraman,  “Mısır  Memlûkleri”,  Doğuştan  Günümüze Büyük İslâm Tarihi, cilt 6, s. 448; Üçok, Türk Naibeler, s. 75; Schregle, Sultanin, s. 78; Kortantamer,  “Kadın”, Türkler, s. 406.
17 Schregle, Sultanin, s. 79. 
18 Schregle, Sultanin, s. 78. 
19 Kopraman, “Mısır Memlûkleri”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi , s. 448. 
20 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 401; Üçok, Türk Naibeler, s. 75. 
21 Samira Kortantamer, Bahrî Memlûklar’da Üst Yönetim Mensupları ve Aralarındaki İlişkiler, Ege Üniversitesi  Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 75, İzmir 1993, s. 36;  ΄Âşûr,  ΄Asr, s. 27. 
22 Schregle, Sultanin, s. 84. 
23 Fatima Mernissi, Hanım Sultanlar (İslâm Devletlerinde Kadın Hükümdarlar), İstanbul 1992, s. 113. 
24 Rıdvan Da ΄bûl, Terâcim A ΄lâm en-Nisâ’, Beirut 1998, s. 231. 
25 Ebû Bekr b. ed-Devâdârî, Kenz ed-Durer ve Câmi ΄ el-Gurar. El-Cuz’ es-Sâmin: Ed-Durra ez-Zekiyye fî Ahbâr  ed-Devle et-Turkiyye, nşr. Ulrich Haarmann, Deutsches Archäologisches Institut Kairo, Quellen zur Geschichte  des Islamischen Ägyptens, cilt 1 h, Kahire 1971, s. 31; el-Makrîzî,  Sulûk, I/2, s. 401-402; Ahmed Muhtâr el- ΄Abâdî, Kıyâm Devlet el-Memâlîk el-Ûlâ fî Mısr veş-Şâm, Beyrut 1986, s. 137.
26 Üçok, Türk Naibeler, s. 76. 
27  Samira  Kortantamer,  “Memlûk  Toplum  Hayatında  Ölüm  Olayları”,  Uçmağa  Varmak  Kitabı,  nşr.  Emine  Gürsoy-Naskali, Gülden Sağol-Yüksekkaya, İstanbul 2009, s. 242. 
28 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 402; Üçok, Türk Naibeler, s. 77; el-΄Abâdî, Kıyâm, s. 138. 
29 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 402; el-΄Abâdî, Kıyâm, s. 138.
30 Sulûk, I/2, s. 401. 
31  El-Lûk, Kahire’de bir semtin adı; bkz. Takıyy ed-Dîn Ahmed b. Ali el-Makrîzî, Kitâb el-Mevâ ΄iz vel-İ ΄tibâr  bi-Zikr el-Hitat vel-Âsâr , Bağdat (basıldığı yıl belirtilmemiş), II, s. 117-118. 
32 Schregle, Sultanin, s. 90. 
33  ΄Âşûr,  ΄Asr, s. 27; el-΄Abâdî, Kıyâm, s. 139. 
34 Schregle, Sultanin, s. 94. 
35 İbn ed-Devâdârî, Kenz, cilt 8, s. 32.
36 Sulûk, I/2, s. 403. 
37  Cüneyt Kanat, “Bahrî Memlûkler Zamanında Sultanlara ve Devlet Adamlarına Düzenlenen Bazı Suikastlar”,  Türk Kültürü İncelemeleri 3 (2000), s. 29-30.  38  ΄Âşûr,  ΄Asr, s. 27.
39 Kortantamer, “Ölüm Olayları”,  Uçmağa Varmak Kitabı, s. 243.
40 El-΄Abâdî, Kıyâm, s. 139. 
41 El-Makrîzî, Sulûk, I/2, s. 403-404. 
42 Meselâ Corcî Zeydân 1914 Kahire’de “Şeceret ed-Durr” adlı bir roman yayınladı ve Mahmud el-Bedevî 1933  Kahire’de “Şeceret ed-Durr Evvel Melike fî l-İslâm” adlı bir piyes  yazdı; bkz. Schregle,  Sultanin, s. 127-128,  131-132.
Kaynaklar:
Ahmed Muhtâr el- ΄Abâdî, Kıyâm Devlet el-Memâlîk el- Ûlâ fî Mısr veş-Şâm, Beyrut 1986.   Ayalon,  David  “Memlûk  Devletinde  Kölelik  Sistemi”,  çev.  Samira  Kortantamer,  Tarih İncelemeleri Dergisi IV (1989), s. 238-240.  Ebû Bekr b. ed-Devâdârî, Kenz ed-Durer ve Câmi ΄ el-Gurar. El-Cuz’ es-Sâmin: Ed-Durra ez-Zekiyye  fî Ahbâr ed-Devle et-Turkiyye,  nşr. Ulrich Haarmann, Deutsches Archäologisches Institut Kairo, Quellen zur Geschichte des Islamischen Ägyptens, cilt 1 h, Kahire 1971.  İbni Battuta, Seyahatname-i İbni Battuta, I, İstanbul 1333-1335.   Kanat, Cüneyt,  “Bahrî  Memlûkler Zamanında Sultanlara  ve Devlet  Adamlarına  Düzenlenen Bazı Suikastlar”, Türk Kültürü İncelemeleri 3 (2000), s. 29-30.  Kaplan,  Mehmet,  “Dede  Korkut  Kitabında  Kadın”,  Türkiye  Mecmuası,  9  (1946-51),  s.  99- 112; Kopraman, Kâzım Yaşar,  “Mısır Memlûkleri”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, C. 6.   Kortantamer, Samira,  “Memlûk Toplum Hayatında Ölüm Olayları”,  Uçmağa Varmak Kitabı, nşr. Emine Gürsoy-Naskali, Gülden Sağol-Yüksekkaya, İstanbul 2009.  Kortantamer, Samira, “Memlûk Toplumunda Kadın”, Türkler, V, Ankara 2002.  Kortantamer, Samira, Bahrî Memlûklar’da Üst Yönetim Mensupları ve Aralarındaki İlişkiler,  Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 75, İzmir 1993.   Mernissi, Fatima, Hanım Sultanlar (İslâm Devletlerinde Kadın Hükümdarlar), İstanbul 1992.  Ögel, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul 1988.   Rıdvan Da ΄bûl, Terâcim A ΄lâm en-Nisâ’, Beirut 1998, s. 231.  Sa΄îd  ΄Abd el-Fattâh  ΄Âşûr, el- ΄Asr el-Memâlîkî fî Mısr veş-Şâm, Kahire 1994, s. 16.  Schregle,     Götz,    Die    Sultanin     von    Ägypten. Şagarat ad-Durr in der  arabischen Geschichtsschreibung und Literatur, Wiesbaden 1961.  Sevinç, Necdet, Eski Türklerde Kadın ve Aile, İstanbul 1987;   Takıyy  ed-Dîn  Ahmed  b.  Ali  el-Makrîzî,  Kitâb  el-Mevâ ΄iz  vel-İ ΄tibâr  bi-Zikr  el-Hitat  vel-Âsâr , Bağdat (basıldığı yıl belirtilmemiş), II, s. 117-118.  Takîy  ed-Dîn  Ahmed  b.  Ali  el-Makrîzî,  Kitâb  es-Sulûk  li-Ma΄rifet  Duvel  el-Mulûk,  nşr. Muhammed Mustafa Ziyâde, Kahire 1956, cilt I/2, s. 361.   Turan, Osman, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi, İstanbul 1980.   Üçok, Bahriye, İslâm Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar, Ankara 1981.   Zeki Muhammed Hasan, er-Rahhâle el-Muslimûn fî l- ΄Usûr el- Vustâ, Kahire 1945.

*Doç. Dr. Samira Kortantamer, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, İzmir.   samira.kortantamer@ege.edu.tr
                                                                                                                                                                                                                                                     
İktibas: Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi  ACTA TURCICA Online Thematic Journal of Turkic Studies www.actaturcica.com Yıl III, Sayı  1/2, Ocak 2011 “Kültürümüzde İntikam”, Editörler: Emine Gürsoy Naskali, Hilal Oytun Altun

Hiç yorum yok:

Steven Spielberg Sineması

Yeni bir belgesel film seyretmeye başladım: 2018 yılı yapımı, James Cameron's Story of Science Fiction (James Cameron'dan Bilim K...